Paramparça, parçalanma şoku yaşıyor!

Yeni sezon için yaratıcılık konusunda köklü adımlar atmak yerine alaminüt ilerlemeyi tercih eden ‘Paramparça’ tahminlerimi yanıltmadı.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Son zamanlarda içinde yaşadığımız dünyaya bakıyorum da, ortalık paramparça olmuş durumda. Pisipisine yitip giden hayatların kan bedelleriyle telafisi; iftiralara maruz kalanların, at iziyle it izi arasındaki yitikliği; söz hakkını yok eden fırsatçılığın, geleceği karartan kâbus gibi çöreklenmesi… Ve iş-aş derdi arasında yuvarlanıp giden insanoğlunun savaş-terör illetiyle sersemletilip doymak bilmez hırslara yem edilmesi. Hepsi de fiziksel olmasa bile yarattıkları gerginlikle hayatımızı etkilemekte, ruhsal açıdan bizi paramparça etmekte.

‘Hayat bir öyküye benzer. Önemli olan yanı eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır’ demiş oyun yazarı ve düşünür Seneca. Devlet adamı kimliği de bulunan Seneca’nın bakış açısı, uzun ve boş bir hayat sürmektense kısa ve dolu dolu bir ömür geçirmeyi kast etmiş. Lakin hayat öykülerini, dünyanın iyiliklerini yok edip başkalarının yaşamlarını kısaltmak üstüne kuranların dayatmacı varlığında bu sözün gerçeklerle bağdaşmadığı da ortada. Ne çare!

Peki ya, çoğu zaman hayattan kopuk ilerleyen, uzatma mantıklarıyla yaşamın gerçeklerini altüst eden diziler dünyasındaki hayat öykülerine bu sözden pay çıkartmak mümkün mü? Kesinlikle. Ekranın yeni sezonunda varlık sürdürmeye çalışan eski dizileri de bu sözden pay çıkartması gerekenlerden. Sözümüzün hedefindeki yapımları sırası geldikçe tek tek ele alacağım. İlk olarak yeni sezona üçüncülükle merhaba demenin ardından totalde 11, AB’de 18’inci sıraya düşerek parçalanma şoku yaşayan; sonrasında biraz toparlanıp altıncı ve sekizinci olan ‘Paramparça’dan başlamak istiyorum.

‘PARAMPARÇA’ TAHMİNLERİMİ YANILTMADI

Malum. Pazartesi, şu an için yeni sezonun en rekabetçi günü. Biz de bu doğrultuda Pazartesi dizilerini değerlendirmiştik sezon başında. ‘Paramparça yine iş yapar mı’ diye sorgulamış; yazıyı, ‘Yeter ki senaryo yorgunu olunmasın’ saptamasıyla bağlayıp olası gerileme tehlikesini işaret etmiştik. Nitekim korkumuzun yersiz olmadığı çabucak çıktı ortaya. Geçtiğimiz sezonlarında pek çok ayrıntısını eleştirmiş olsak bile Erkan Petekkaya-Ebru Özkan-Barış Falay üçlüsünün performansı uğruna izlemeyi sürdürdüğümüz ‘Paramparça’nın yeni sezon ilk bölümünü izleyince gördük ki, senaryoya tam da işaret ettiğimiz biçimde yorgunluk hâkim. Devamında da kayda değer bir performans sergileyemeyen dizinin gerileyişi kaçınılmazdı haliyle. Anlayacağınız ‘Paramparça’nın neden bu hale düştüğü sorusunun baş cevabı, ortaya kayda değer bir yenilik çıkartılamamış olması ve senaryoda işin basitine gidilmesi!

Bu noktada tekrar eski yazılarımdan kısa bir alıntı yaparak tespitte bulunmak istiyorum. Çünkü dizinin yeni sezondaki gidişatı, az çok o yazımın finalinde önerdiğim biçimde gösterdi yüzünü. Takdir edersiniz ki, kolayca tahmin edilebilen şeyleri sunanların cazibe yaratması hayli zordur. Dolayısıyla sezon finalini değerlendirdiğim ‘Paramparça, parça pinçik oldu’ başlıklı yazımda karakterlerin yol haritasıyla ilgili neler önermişim bir bakalım…

‘‘Cihan ve çocukları ‘Paramparça’da ortalığı dağıtarak kan revan içinde ara verdiler maceralarına. Buna karşılık beklenen gelişimler olduğu için sürpriz yaşatamadılar bize. Bundan sonrasında önemli olan dağılanları, inandırıcı gidişat yaratarak toparlayabilmek! Bu nasıl yapılır peki? Öyle çok yol var ki saymakla bitmez. Ozan’a yeni bir çarpık ilişki bulunur mesela… Cansu, Deniz’in peşindekiler tarafından vurulabilir. Cihan, Deniz ve Burhan’la papaz olur. Her melanetten bir şekilde sıyrılan Hazal’ın, Özgür vukuatı Cihan tarafından temizlenir. Gülseren’den sonra iyice başıboş kalan Hazal’ın kafayı üşütmesi de mümkündür. Rahmi, Ayşe’nin ölümünü üstlenir ama buna da kaza denebilir. Ayşe’nin ölümü, Maide’nin intikamını kamçılayıp Harun ile Dilara’nın arasının açılmasına sebep olur. Harun, çocuğunu Cihan’ın üstünden almak ister ama başaramaz, düşmanlık alevlenir. Dahası Cihan, Harun’la çekişmesinde Dilara’yı da öldürebilir. Böylece ‘Mavi Sakal’lığı perçinlenir. Şayet sezon boyu ayakta kalabilirse finalde de Cihan ölebilir. Aslında ailenin dağılmasında ve çocukların sapıtmasında büyük rolü olan Cihan için de böyle bir son gerekir! Hadi bakalım…’’

Şimdi bu hatırlatmanın ardından Tarık Akan’ı saygıyla anarak yeni sezonuna başlayan ve tahminlerimle hemen hemen paralel ilerleyen ‘Paramparça’daki gelişime dönecek olursak…

Canan’a dersini veren Ozan, babasının çekip gitmesiyle şirketin başına geçmiş. Şimdilik uslu duruyor fakat tavrı, Canan’ın yeniden kanca atıp çarpık ilişkiyi başlatmasına da açık kapı. Cansu, vurulmuyor ama karakteri dramatik duruma getirmek için Parkinson hastalığı ihtimali yaratılmış. Makam sahibi olma konusunda eğitimin gereksizliğini örneklercesine yönetim kurulu üyesi haline gelip geçmişin anısıyla ruhsal sıkıntı yaşayan Hazal’ın vukuatı, Cihan yerine Maide tarafından temizlenmiş. Bu kadar da yanılma payı olsun değil mi? Kimsenin bulamadığı Rahmi deseniz, üç aşağı beş yukarı tahminimizdeki gibi, Ayşe’yi öldürmesi Cihan tarafından kaza olarak görülüp kabullenilmiş. Oh ne ala… Cihan’ı Burhan’la papaz etmek içinse, eski suçu açığa çıkartma formülü düşünülmüş. Dilara-Harun birlikteliği şimdilik mutlu olsa bile mafya anası gibi davranan ve torun özlemi çeken Maide Hanım’ın bu ilişkideki karaçalılığını hep birlikte gördük. Yani Harun-Cihan çatışmasını çocuğa bağlama olayında da az çok isabet tutturduk demektir. Teknede ölen çocuğun vebali Harun’a yıkılması ve yalı tabelasını parçalayan Ozan’ın suikastı onun yaptırdığını düşünüp ortalığı karıştırması da cabası. Yanı sıra bir de Cansu’dan dolayı yaşanan Cihan-Dilara yakınlaşması mevcut… Ki, Cansu’nun ‘Ne güzel anlaşıyorlar değil mi’ sözleriyle altı çizilen bu yakınlaşmadan her şey çıkartılabilinir. Üstelik Harun’un düşmanlığını perçinlediği de ortada.

Diyeceğim o ki; Yeni sezon için yaratıcılık konusunda köklü adımlar atmak yerine alaminüt ilerlemeyi tercih eden ‘Paramparça’ tahminlerimi yanıltmadı. Bu benim kişisel övgüm ama aynı zamanda sürprizsizlik nedeniyle gerileyişi vurgulamak adına kayda değer bir detay. Öykü gelişimine dair bunca isabetli saptamanın ardından gelelim ‘Paramparça’nın aksaklıklarına…

‘PARAMPARÇA’NIN AKSAKLIKLARI NELER?

Denizin ortasındaki Cihan ile Erkan Petekkaya’yı, Ali Kaptan’lığın ardından bir kez daha ailesinden kopmuş hüzünlü kaptan olarak karşımıza getiren dizinin sezon başlangıcından son bölümüne dek aksaklıklarına daldığımızda… Hızlı özetlerle zaman kazanan yapım, Alaz bebeğin büyümüş haliyle zaman atlamasını vurgulayıp Erguvan’a dönüşen yalıdaki hayatı ve tek tek her karakterin yaşadığı gelişimi izletti bize. İzledik de ne oldu? Hak yememek adına hemen belirteyim ki, ‘Paramparça’ sezon finalinde dağıttıklarını, mantığı bozmadan toparlamış. Ancak bundan ötesi basit dönüşümlerin heyecansız rutininden ibaret kalmış.

Özgür’ü öldürdüğünü sanıp Maide’nin ajanına dönüşen Hazal’ı şatafatlı bir biçimde sunan başlangıç bölümünde 5 TL’lik Özkan’ın parasızlık açısından olduğu yerde otladığını… Keriman’ın, iş kadınına dönüşen Dilara’nın yanında çalıştığını… Ozan’ın şirketin başına geçtiğini ve yanlış ata oynamakla meşhur Canan’ın kurye olup kaçakçılar için çalıştığını gördük. Sezon finalindeki isyankârlığından eser kalmayıp gençlerde artmaya başlayan Parkinson hastalığına dikkat çekme misyonunu üstlenen Cansu ile yeniden uslu çocuk olan Deniz’in evliliğini bebekle taçlandıran senaryo, 20 milyon doları çöpe atacak kadar zenginliğe rağmen mutsuz yaşayan Maide’nin intikamcılığını ölümcül hale getirmiş, Burhan’ı da sevimli dede adayına dönüştürüvermişti. Lakin ne karakterlerin incir çekirdeğini doldurmayan konuşmalarında, ne de Dilara-Harun arasındaki yersiz kıskançlık triplerinde heyecan yoktu. Hatta konuşmalar o denli klişe ve boştu ki, Özkan-Keriman-Hacer cephesinden çıkartılmaya çalışılan komedinin bile tadı kalmamıştı. Böyle nereye kadar yürürdü?

Biz bu tablodan ilerisi için ne gibi verimlilik türetileceği konusunda şüpheye düşerken Asuman havalı bir edayla çıkageldi. Nereye giderse gitsin kaderinden kaçamayan Cihan’ın kasvetli yalnızlığına karşın ışıl ışıl bir Dilara-Harun cephesi sunar gibi yapıp devamında bu ikiliyi de vasatlaştıran yeni sezonun yükselmesi için Asuman ümit olabilir miydi? Sorumuzun cevabını almak neyse ki uzun sürmedi. Parti gecesinde söyledikleriyle ne denli kof bir karakter olduğunu hemencecik gösterdi. Bu karaktere ayrıca değineceğim. Tabii bir de anneannesini fazlaca düşünen hayırlı torun ve başarılı finans direktörü olarak sunulan Mithat vardı, sezonu diriltmeye müsait karakter olarak… Ki, millet işe girmek için yalvarırken işi kabul etsin diye kendisine yalvarılan Mithat’ın cevheri henüz net değil. O da kof çıkar mı, çıkar.

Kısacası; Evet. ‘Paramparça’da herkesin hayatının paramparça olduğu sezon finalinin devamında yeni hayatlara yelken açılmış, yeni yüzlerin katılımıyla içeriğe yeni bir yön verilmeye çalışılmış ama görüldüğü üzere söylem bazında ‘Eski tas eski hamam’ hali aşılamamış. Dahası yeni katılımların diziye ekstra bir tempo ve canlılık getirmediği de ortada.

VE ‘PARAMPARÇA’NIN EĞRETİLİK SORUNU…

15 yıl önce hastanede yaşanan bir hata sonucu karışan çocukların öyküsü olarak yola çıkıp cümbür cemaat aile bireylerinin maceralarıyla uzun uzun devam etmeyi hedefleyen ‘Paramparça’da yeni sezonun temposundaki klişeleri ve cansızlığı belirttik. Ancak Cihan’a sevgili dayandıramayan dizinin tüm sıkıntısı bu kadarla sınırlı değil. Bir de eğretilik sorunu bulunmakta. Bu sorunun baş gösterdiği alanlar da, karakterler ve olay gelişimleri.

Dizide eğreti duran karakterlerin başını çekenler, Asuman ve Hazal… Mine Tugay’ın canlandırdığı Asuman, dizinin yeniliği olmakla birlikte en büyük eğretiliği de! Geçmişte Dilara’nın üvey erkek kardeşinin marifetleriyle epeyce iş gören diziye Amerika’daki abla olarak çıkagelmesine sözümüz yok. Mine Tugay da yazılan rolü gereğince yerine getirmekte. Ama senaryonun Asuman’a biçtiği değer, onun fazlasıyla sahte yansımasına yol açıyor. Dahası büyük oynamalar, abartılı rol yüklemeleri karakteri iyice mantıksızlaştırıyor. Mesela, Asuman’ın parası kalmadığı halde havaalanından lüks araca binmesi ne iş? Dilara ödemiş olamaz çünkü henüz geldiğinden haberi yok. Sahne ‘Zengin dursun’ mu denmiş bu araba şovla? Hadi onu geçtim… Dilara’ya sadece yalı kalmışken ve kendi payını har vurup harman savurmuşken ‘Bu yalıda benim de payım var’ diye yırtınması… Sürekli oradan oraya koşturup ortalığı birbirine karıştırmaya çabalaması… Her duruma maydanoz misali bütün konuşmaları duyup dedikoduculuğa soyunması… Canan’ın kapıyı açmadığını görünce anahtarla içeriye girmeye kalkması… Kaçıklıktan değil, zorlama ve eğretilikten ibaret! Hele Dilara istemediği halde, Harun’un ısrarıyla yalıda kalmayı sürdürmesi ve Dilara gibi bir kadının da ablasının huyunu bile bile buna göz yumması hangi mantığın eseri? Mantık demişken, Dilara’nın yalıyı neden Harun’a verdiğini de hiç anlamış değilim… Nasıl ki, Dilara’ya aşkını ilan edip Maide’ye ‘Evini, karısını aldım’ diye böbürlenen Harun’un yarattığı anlamsız kıskançlık krizlerini de!

Peki ya Hazal? Geçen sezonlarda da onun abartılarına şahit oluyorduk ama en azından hemen hepsinin temelinde duygusal bir dayanak vardı. Oysa şimdi tamamen havada kalan bir afra tafra sergilemekte. Ozan’ın toplantıda olduğunu bile bile pervasızca odaya dalıp çemkirmesi… Yerli yersiz sürekli şarlaması… Asuman’la bir anda canciğer olması… Büyük oynama görevini yerine getirmek için sergilenen bu tavırlar tıpkı Asuman’ınki gibi sırıtıyor.

Sonuçta; Gittiği yere felaket götürme rutinini çocuğun ölümüyle sürdüren Cihan’ın teknesini, çocukça bile denemeyecek bir aksiyonla havaya uçurtan… Olayı araştırmakla görevli olanlara, çocuğun ölümünü pas geçirtip ‘Neyse ki size bir şey olmadı’ dedirten… Rahmi’nin kimlik resmine bakıp cesedin ona ait olmadığını anlamak yerine Cihan’ı teşhise çağırtan polislerle adli deha sunan… Özkan’a mafyanın sıfır arabasını pert etme saçmalığı sergileten… Konsomatris İnci ile madigudi üstadı Keriman’ı Burhan kapışmasına sokan… Keriman’a muhbirlik fırsatı yaratmak için Dilara’yı işyerindeki masa dağınıklığı ve toplantı abartısıyla komikleştiren senaryoda sahte cümleler, sahte gülüşler ve sahte yemek seansları gırla.

Dahası zorlama o denli bariz ki, sürekli aynı türden konuşmalar yapma durumunda bırakılan oyuncuların yüzlerinden bezginlik ve heyecansızlık akmakta. Benim ‘Paramparça’ için tek umudum, şu ana dek arka planda kalan Cihan’ın atağa kalkması ve Sarpcan Köroğlu tarafından canlandırılan Mithat Mete Pars’ın ismi gibi iddialı bir karakter olarak diziyi desteklemesi. Bu arada Asuman karakterinin ateşi de bir parça düşürülürse diziye olumlu katkısı sağlanır tabii. Ancak mevcut haliyle eğretiliğe tavan yaptırarak dişe dokunur yenilik yaratmayıp ilgi uyandıramayan ‘Paramparça’ için ilerisi pek parlak görünmüyor. Temennimiz, bu kez tahminimizde yanılıp reyting parçalanması şoku yaşayan dizinin sezon boyu ayakta kalabilmesini görmek ve önerimizdeki gibi hakça bir finalden yana!

Anibal GÜLEROĞLU

[email protected]

www.twitter.com/guleranibal