Zarrab tutuklanacağını biliyordu veya bilmiyordu tartışmalarını bir
kenara alalım. Diplomatik çevrelerde konuşulan bir iddiayı aktarmak
istiyorum.
Babek Zencani'nin İran Hükümeti tarafından yargılanmaya başlamasıyla
birlikte Zarrab cephesi tedirgin oldu.
Reza Zarrab, Babek Zencani ile ortak olmadığının içeren açıklama yaptı Türk medyasına.
İranlılar ise böyle düşünmüyor.
Zarrab artık Türk Vatandaşı. 17-25 Aralık olaylarında dönemin İçişleri
Bakanı Muammer Güler’in tapelerine yansıyan biçimde vatandaşlık
sorununu çözmüş.
İran, devleti dolandırdığını düşündüğü Reza Zarrab’ı bu nedenle yargı
önüne bu haliyle çıkaramaz. Ancak iadesini isteyebilir. O da zor
gözüküyor. Çünkü aynı zamanda Türk vatandaşı.
Ama İran İstihbaratının aylardır Zarrab’ı takip ettiği söyleniyor.
Pek çok aydınlık-karanlık kişilerin cirit attığı İstanbul’da bu çok
zor olmasa gerek.
Zarrab belki de bunu duydu ve İran İstihbaratının MOSSAD’vari bir
yöntemle kendisini paketleyip götürmesinden korktu.
Tatil için çok da uygun olmayan bir dönemde karısını kızını alıp
ABD’ye gitmesi bu iddiaları güçlendiriyor.
Tabi şunu da eklemek lazım. Bazı köşe yazarları, vize için
başvurduğunda bu durum belli değil miydi diye komplo teorileri
üretiyor.
Zarrab 2013 yılından beri Türk vatandaşı. ABD vizesini de
aynı tarihlerde aldı ve ABD vizeleri 10 yıllık veriyor. Türkiye’den
giderken vize almasına gerek yok.
Tabii bu arada İran ile Türkiye arasında suçluların iadesi anlaşması
var. ABD ile İran arasında ise böyle bir anlaşma yok.
Zarrab için ABD, hücrede olsa bile çok daha güvenli gözüküyor.
ANKARA’DAKİ KANLI DURAK
Ankara’dan 20 gün kadar uzaktaydım. 37 kişinin hayata veda ettiği 13
Mart’taki canlı bomba faciasında yüreğim ağzıma geldi herkes gibi.
Arabam olmadığı zaman kullandığım durakta olmuştu o facia.Orada
olabilirdim demenin, hayatını kaybedenler için çok büyük saygısızlık
olduğunu düşünüyorum. Siz öldünüz ben kaldım der gibi.
Gelir gelmez durağıma gittim. Aradan sadece 15 gün geçmiş. Tek tük
pankart ve solmuş çiçekler durağın kenarında duruyor. Güzel havalarda
otobüsü beklerken oturup soluklandığım taştan bankın üzerinde ölen
gençlerin bazılarının rüzgardan savrulan fotoğrafları.
Herkes hızla önünden geçiyor, kimi işine gücüne yetişecek kimi
otobüsüne. Sessizce andım ölenleri orada. Beni gören bir kadın gelip
dua etti. Diğerleri de bakışlarını çevirdi. Hayat devam ediyor. Hayat
zalim.
Keşke bir belediye o taş bankı doğal karanfillerle döşese. Çiçekleri
hiç solmasa. Umarım Çankaya Belediyesi beni duyar.