RTÜK Başkanı Ebubekir: Şahin görünümlü serçe

RTÜK’de çalışan herkes sadece muhalif kanalları izlemekle yükümlü olmalı.

Cem Ceminay Cem Ceminay

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin iktidarın medyadaki sansür maşası olarak tüm gücüyle çalışmaya devam ediyor.

Hükümetimiz sansüre çok meraklı.

Medyanın gücünü biliyor ve sürekli kontrol altında tutmak istiyorlar.

İşine gelmeyen haberlere derhal erişim engeli yayın yasağı getiriyor.

Sırf bu nedenle dünyanın en büyük kamuoyu iletişim platformu CİMER’i kurdular.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nin başında iletişim bilimleri profesörü Erdoğan’ın çok güvendiği iletişimde sağ kolu olan Fahrettin Altun var.

Altun, doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi’nde tamamlamış ABD’de akademik çalışmalarda bulunmuş işine bilen başarılı bir iletişimci.

Hatta şu anda MİT’in başındaki İbrahim Kalın ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından resmi göreve atamış sadece iki liyakatliden biri.

Üçüncüsü yok.

Hepsi liyakatsiz olduklarını göstermek için birbirleriyle yarışıyor.

Tam bu kadarı olmaz dediğinizde daha liyakatsizi ortaya çıkıyor.

Neyse konumuz bu değil.

Konumuz Şahin görünümlü serçe.

Bir başka tanımla RTÜK adlı kurumun başına atadıkları: Ebubekir Şahin.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun aslında görevi radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek.

TBMM Genel Kurulunca seçilen özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliği olarak düşünülmüş.

Ancak tıpkı TRT gibi ne özerk ne de tarafsız kalabilmişler.

İkisi de sadece iktidar partisinden aldığı talimatlarla çalışıyor.

TRT gibi RTÜK de tamamen siyasetin yani iktidarın emrinde.

Ebubekir Şahin son 7 yıldır RTÜK kurulunda son 5 yıldır da Üst Kurul Başkanı olarak görev yapıyor.

AKP kontenjanından atanmış ve biatını kanıtlayıp başkanlığa yükselmiş.

Şahin sözde tarafsız olması gereken resmi bir kurumun resmen yandaş olan başkanı.

Yardımcısı da elbette aynı partiden.

RTÜK’ün gerçi farklı partilerden toplam 9 üyesi var.

Ama sadece Şahin’in dediği oluyor ve onun sesi çıkıyor.

Diğerleri konu mankeni gibi orda duruyor.

Kısacası RTÜK eşittir Ebubekir Şahin.

Öteki üyelerin adını sanını ne yaptığını bilen yok.

Devletin başındaki tek adam Erdoğan.

RTÜK’ün başındaki tek adam da Şahin

Ebubekir Bey de bunun farkında olmalı ki arkası da sağlam diye RTÜK’ü babasının çiftliği gibi kullanıyor.

Geçenlerde akrabalarını kurumda işe aldığı iddiası ortaya atıldı.

Ama bu gibi durumlarda hep rastladığımız gibi haber çıkar çıkmaz derhal bir erişim engeli getirildi şimdi de söz konusu iddiayı ortaya atanlara dava açacağı söyleniyor.

RTÜK mevzuatta Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı gözüküyor.

Ama tıpkı TRT gibi CİMER’e bağlı oldukları ve Fahrettin Altun tarafından yönetildiklerini anlamamak için dünyadan habersiz yaşamak gerekiyor.

O kadar ki Ebubekir Şahin ile Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy tesadüfen bir yerde karşılaşsa birbirlerini tanımayabilir.

Şahin’in kendisi tip olarak güler yüzlü, sevecen, cana yakın biri değil.

Bilakis asık suratlı çatık kaşlı dediğim dedik astığım astık kestiğim kestik gibi bir görüntüsü var.

Aslında partisinin imajına cuk oturuyor.

Bugüne kadar Erdoğan tarafından atanmış bakanlar valiler bürokratlar ve AKP teşkilatının görevlileri arasında sempatik bir yetkiliyi hiç görmedik.

Murat Kurum ve ‘’Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu’’ lafıyla siyaset tarihine geçen Ali İhsan Yavuz hariç.

Onlar arada bir gülümsüyordu ama halk tarafından ciddiye alınmadılar ve sonuçta başarısız oldular.

Yani AKP’liler somurtuk yüz ve sert ifadeyi boşuna benimsememiş.

İktidarın küçük ortağı Devlet Bahçeli de asık suratlılık doğasında olduğu için buna hiç sıkıntı çekmeden uyum sağlamış.

Ama Ebubekir Şahin ürkütücü bakışlarıyla bunların hepsini geçti. 

En asık suratlısı Şahin’in yanında dünya tatlısıymış gibi kalır.

Şahin’in tek misyonu muhalif kanalları izlemek ve onlara en ağır cezaları kesmek.

Bu şekilde hepsini yıpratabileceğini ve yıldırabileceğine inanıyor.

Haksız da sayılmaz çünkü muhalif kanallara sürekli her fırsatta uyduruk nedenlerde son derece haksız, orantısız ve mantıksız cezalar yağdırıyor.

RTÜK’de çalışan herkes sadece muhalif kanalları izlemekle yükümlü olmalı.

Sunucuların manidar bakışlarına mimiklerine kadar uzanan bir sansür anlayışı içindeler.

Başka işleri güçleri yok.

Kanal kapatma ekran karatma program durdurma cezaları veriyorlar.

Ama sadece muhalif kanallara.

Yandaşları izledikleri bile yok.

Onlar istediklerini yapabiliyor.

Muhalif kanallara kesilen cezaların hiçbiri yandaşlara kesilmiyor.

Zaten kesilmesi de imkansız çünkü hepsi birbirinin karbon kopyası.

İktidarı öven yorumlar yapıyorlar ve suya sabuna dokunmayan haberler veriyorlar.

Mobese kameralarındaki görüntüler olmasa TRT, ATV, Show TV, Kanal D, Star TV gibi ana akım televizyon kanalları ana haber bülteni veremez.

Bülteni doldurmak için dünyanın çeşitli yerlerinden ilginç görüntüler bulup yayınlıyorlar.

Bunların aslında memleketimizin gerçekleriyle hiçbir ilgisi yok.

Saçma sapan bizim için anlam ifade etmeyen garip olaylar.

Çoğu beklenmedik kazalar ve doğal felaketler.

Tek amaçları izleyenleri Türkiye’de yaşadıklarına şükrettirmek.

Bizden beteri varmış diye düşündürtmek.

Enflasyon, geçim sıkıntısı ve gerçek sorunlara değinmemek için saçma sapan görüntülerle insanları uyutuyorlar daha doğrusu öyle sanıyorlar.

Zaten aksini yapan hükümeti eleştirmeye kalkan karşısında Ebubekir Şahin’i buluyor.

Şirinlerin baş düşmanı Gargamel’se muhalefetin medyadaki baş düşmanı da Şahin.

Zaten benziyorlar da.

Tabi Şahin’in AKP’lilerin olmazsa olmaz bıyığı artı sakalı bir de saçı var.

Şahin son zamanlarda RTÜK’te yaptıklarıyla yetinmedi memleketin fahri ahlak bekçisi kesildi.

Sokak röportajlarından Youtube’a her türlü paylaşıma karışmaya başladı.

Örneğin Youtube’da ünlü bir kadının ayağının öpülüp ayakkabısından içki içilmesi ona çok dokundu.

Çocuklar izliyor rezaletin bini bir para diye feveran etti.

‘’Konu sadece hükümet muhalefet meselesi değil. Geleneksel yayıncılık alanı nasıl bir düzen ve denetime tabi ise internet üzerinden yapılan sosyal medya kaynaklı yayınlar da bir tertibe tabi olmak zorunda’’ dedi.

Şahin çelişkiler içinde olduğunun farkında değil.

Konu tamamen inkar ettiği hükümet muhalefet meselesi.

Öyle olmasa denetledikleri geleneksel yayıncılık alanında sadece muhalif kanallara ceza kesmez çok daha adil davranırlardı.

Ayrıca topladıkları yüklü miktardaki paraları ne yapıyorlar belli değil.

En azından kimsenin haberi yok.

Muhalefet deseniz onlar zaten bu gibi konularla uğraşmıyorlar.

3 yıl önce125 milyar dolar nerde diye soracak oldular.

Astıkları afişleri binalarından indirmek zorunda kaldılar.

Sorularına cevap da alamadılar.

RTÜK’ün topladığı parayı nereye harcadığı ya da nasıl değerlendirdiğini soruşturmak akıllarına bile gelmemiştir.

Şahin biliyordur paranın nereye gittiğini ama o da muhalefete söylemez.

Rapor ettiği amirine hesap verir o kadar.

Haddini bilmeyip hesap soran olursa da sorduğuna pişman eder.

‘’RTÜK bu paraları nereye harcıyor?’’ sorusuna RTÜK olarak para cezası bile kestiler.

O derece bir başıboşluk, vurdumduymazlık ve sorumsuzluk içindeler.

Bu arada Başkan Şahin yetki kapsamının genişletilmesini hedefliyor.

İnternete sansür uygulamak istiyor.

Nedeni Youtube’da ayakkabıdan içki içilmesi falan değil.

Ona gelene kadar neler var internette neler.

Hepsi ve daha fazlası çocukların erişiminde.

Şahin’in niyeti Youtube’da yayın yapan ünlü muhalif isimleri durdurmak.

Onlar muhalefetin en etkilisini cesurca yapıyorlar ve milyonlar tarafından izleniyorlar.

Muhalefet tarafının atladığı üstünde yeterince durmadığı kritik konulara hiç çekinmeden değiniyorlar.

İktidarı en ince detaylarla örneklerle gerçeklerle acımasızca eleştiriyorlar.

Yaptıkları yorumlarla resmen uyuyan halkın gözünü açmaya çalışıyorlar. 

AKP tarafı da buna fena halde sinir oluyor.

Onlar tarafsız ya da eleştirisel yorumlara, işlerine gelmeyen sorulara açık değil.

Zaten alışık da değiller.

En küçüğüne en zararsız gözükene bile tahammülleri yok.

Bütün televizyon kanallarını satın aldık hepsini yandaşlaştırdık muhalefet yapanlara cezaları yağdırdık bu da nerden çıktı diye bozuluyorlar.

Sokak röportajlarına olan tahammülsüzlüklerini açıkça gösterdiler.

Sözünü esirgemeden konuşan sıradan muhalif bir vatandaşı yaka paça tutukladılar sonra saldılar ama çıktığı mahkemede hapis cezası verdiler.

Bu olaydan sonra verdikleri gözdağı sayesinde sokak röportajı verenleri bir nebze sindirmiş oldular.

İnsanlar yolda yürürken kendilerine mikrofon uzatandan artık kaçıyordur.

Ancak Youtube’daki yorumcularla başa çıkmakta zorlanıyorlar.

Yandaş troller onlarla uğraşacak seviyede değil.

Zekaları yeterince kıvrak değil kapasiteleri de olabildiğince düşük.

İnandırıcı ve mantıklı değiller taraflı olduklarını çok belli ediyorlar.

Yararlarından çok zararları dokunuyor.

Son yerel seçimlerde AKP’nin ikinci parti durumuna düşmesinin en büyük nedenlerinden biri yetersiz yandaş köşe yazarları ve trollerinin kendilerini gülünç duruma düşüren içler acısı performansıydı.

Bunlar herhalde ekmek elden su gölden örtülü ödenekten besleniyor. 

Başka türlü olamaz.

Aldıkları parayı hak etmedikleri kesin..

Çünkü onların da en liyakatsizlerini bulmuşlar.

Kaynak dipsiz kuyu olduğu için hesap soranları da yok.

Belli ki yandaş yazar trol yorumcu tercihlerinde yanılmışlar.

Ama Ebubekir Şahin’de yanılmamışlar. 

O üstlendiği görevi fazlasıyla yapıyor.

Bu konuda kimse eline su dökemez.

İşini biliyor muhaliflere acımasızca gözünü kırpmadan ceza yağdırıyor.

Son olarak Youtube gibi televizyondaki sabah programlarına da taktı.

Sıkı denetim yapacaklarını ve gereken cezaları vereceklerini açıkladı.

Ama bu söyledikleri sadece lafta kalır. 

Yüksekten uçtun ufak at civcivler de yesin dedirtir.

Youtube’a müdahale etmesi her ne kadar imkansız gözükse de diyelim bir şekilde yolunu buldu.

Sedat Peker gibi hükümeti zor durumda bırakanların tümünü susturdu.

Ya sabah programları?

Müge Anlı ve Esra Erol aileden yandaş medya gurubunun kanalı ATV’de program yapıyor.

Onları susturmak Youtube’da Fatih Altaylı ve Can Ataklı gibi muhaliflerin önünü kesmeye benzemez.

Altaylı ve Ataklı’nın yorumları Anlı ve Erol’un televizyon programlarında yaşananların yanında çocukların çizgi filmleri kadar masum kalır.

Şahin onlara değil ceza kesmek uyarıda bile bulunamaz.

Müge Anlı ve Esra Erol yandaş aile Albayrak’ların koruması altındadır.

Şahin onlara dokunmaya kalkarsa kendini RTÜK’ün kapısında işsiz bulur.

Onun için sabah programlarını düzenleyeceğiz dediğinde boş konuşmuş. 

Muhalif kanallara, muhalif yorumculara sokak röportajı veren içi yanmış sıradan muhalif vatandaşlara tamam da…

Yandaş kanallara gelince

RTÜK Başkanı Ebubekir.

Şahin görünümlü serçe!


LAFINI BİLMEYEN BİRİ 

Jose Maurinho dünya çapında ünlü, başarıya ulaşmış bir teknik direktör.

Bir dolu şampiyonluğu ve kupası var.

Varlıklı, karizmatik, sansasyonel ve popüler saygın bir futbol adamı.

Her gittiği kulüpte ve ülkede kendini göstermesini bilen sivri dilli biri.

Ancak Mourinho kesinlikle mütevazi biri değil.

Egosu çok yüksek hatta megolaman bile denebilir.

Bunu zaten kendisi de itiraf ediyor.

Sezon başında Fenerbahçe’ye gelmesi Türk futbolu adına gurur vericiydi. 

Aynı zamanda gurur duyması gereken Sinyor Mourinho’nun kendisiydi.

Fenerbahçe gibi köklü ve büyük bir camianın futbol takımının sorumlusu olmak dünyada her hocaya nasip olmaz.

Ancak kendini özel biri olarak tanımlayan Mourinho bunun farkında değil.

‘’Küçük dağları ben yarattım gerisine karışmam burada olduğum için çok şanslısınız havasında.’’

Uzun boylu olmamasına rağmen kendisiyle röportaj yapan muhabirlere tepeden bakan bir hali var.

Bir de lafını bilmiyor.

Esirgemiyor değil bilmiyor.

Fenerbahçeli eski milli futbolu ve şimdi yorumculuk yapan Serhat Akın’ın bacağından vurulma olayı hakkında son derece yersiz bir espri yapmış.

Umarım kendisi iyidir dedikten sonra ateş eden kişi çok iyi değilmiş gibi duyarsız bir laf etmiş.

Mourinho bu düşüncesizliğiyle empatiden yoksun biri olduğunu kanıtladı.

Aynı olay kendi veya bir yakının başına gelse ve böyle bir espri yapsalar tepkisi ne olurdu?

Serhat Akın’a yapılan saldırının şakayla geçiştirilecek bir yanı yok.

Kurşun ayağı yerine farklı yere isabet edebilirdi.

Sonuç çok daha ciddi olabilirdi hatta 43 yaşındaki eski futbolcu şu anda yaşam mücadelesi veriyor olabilirdi.

Mourinho’nun ağzından çıkanı kulağı duymuyor herhalde.

Serhat Akın’ı tanımıyor olabilir.

5 yıl Fenerbahçe için formasını terletmiş ‘Kadıköy’ün Boğası’ lakaplı milli bir futbolcu olduğundan da haberi olmayabilir..

Ama ne olursa olsun onu tanımaması, bilmemesi mazeret değil.

Serhat değil saldırıya uğrayan kimse hakkında böyle ucuz ve bayat bir Amerikan esprisi yapılmaz.

Yapan olursa kötü kalplidir.

Yangına körükle gidiyordur.

Olayın ciddiyetini algılamaktan yoksundur.

Espri yapmasını bilmiyordur.

Toplum için kötü örnek oluyordur.

Bencil ve umursamaz olduğunu haykırıyordur.

Jose Mourinho Türkiye’ye özel biriyim diye geldi.

Dört ay içinde lafını bilmeyen sıradan biri oldu!