Bazı meslekler vardır, başarı durumu, alınan eğitimden ziyade doğrudan doğruya kişisel yeterliliğe dayanır. Her zaman için tartışmaya müsait olan ‘oyunculuk’ da bunlardan biri. Nasıl ki alaylı-mektepli restleşmesinin yaşandığı her alanda çekişme doğalsa, burada da manken kökenlilerle gelişen rekabetin tepkisel bakış açısı kaçınılmaz.
Kuşkusuz, oyunculuğun eğitimini almak ve eğitimlilerden azami oranda faydalanmak çok önemli… Bunu her daim savunmuşumdur. Ayrıca önüne geleni sırf görselliği güçlü manken diye dizilerde-filmlerde oynatıp millete ‘star’ niyetine yedirmeye kalkmak da doğru değil. Ancak bu demek değil ki, manken olan veya bir başka mesleği yapan kişiden oyuncu çıkmaz! Şayet doğal yeteneği varsa, rolün hakkını vermeyi biliyorsa ve kendini geliştirmeye odaklanmışsa neden bir mankenden oyuncu olmasın? Bal gibi de olur. Hatta kimi zaman eğitimli oyuncudan çok daha fazlası bile olur. Alın size Kenan İmirzalıoğlu örneği…
FARKI, KİŞİLİĞİNDE GİZLİ
Yazı konularında tekrara düşmemek tercihimdir. Ama bazen öyle ısrarcı olumsuzluklar yaşanıyor veya insan izlediği performanslar karşısında o denli etkileniyor ki, tekrar tekrar saptamalarda bulunmaktan kendini alamıyor. ‘Karadayı’ karakterine başarılı oyunculuğuyla hayat vererek fenomenleşen Kenan İmirzalıoğlu da bu duyguyu yaratanlardan.
Çok yazılıp çizildi. Biliyorum. Ancak gerek okur isteklerinin yoğunluğu, gerekse ‘Karadayı’nın son bölüm etkileyiciliğiyle göz dolduran Kenan’ın kulaklarını bir kez daha çınlatalım dedik.
Her şeyden önce vurgulamak isterim ki, bir oyuncuyu başarıya götüren ve sevdiren en önemli etken, setler dışındaki doğallık ve tavırlardır! Rol gücü karakterin tutmasında ne kadar değerliyse, yaşamsal etkileşimler de oyuncunun benimsenmesinde o denli önemli bir detay.
En son Samatya’daki Ağa Hamam’da yapılan ‘Karadayı’ çekimleri esnasında uzaktan uzağa gözlemlediğim Kenan İmirzalıoğlu’nun çekim harici süreçte yemek yediği pidecideki ‘sahici’ mütevazılığı, rahatlığı gerçekten takdire değer. Kibirli görünmemek uğruna dik durmaktan kaçınıp boyun kireçlenmesi riskini göze alan Kenan için yanına gelen insanlarla güzel iletişim kurması, resim çektirmek isteyenleri kırmaması ve sıcakkanlılığı bu noktada büyük avantaj.
Yeşilçam oyuncusu olan ve ‘Mahallenin Muhtarları’ dizisinin Kemikkıran Kadriye’si rolüyle tanınan Mehtap Anıl’ın çağrısına kulak verip onu kaldığı huzurevinde ziyarete giderek vefalı insani yönünü gösteren Kenan İmirzalıoğlu’nun, kimileri gibi şöhreti bulunca ‘Ben neymişim’ havalarına girmemesini alkışlamamak imkânsız.
Sempatikliğini çok sevdiğim ve şeytan tüyü olduğunu düşündüğüm, rolleriyle ilgili olarak gerektiğinde eleştirmekten de kaçınmayacağım Kenan’ın oyunculuk yeteneğine gelince… Aynı yoldan geçenlere kıyasla farkını ortaya koyduğu bir gerçek.
1997’de Türkiye’nin Best Model birincisi seçilip Best Model of World’e katılarak ülkemizin dünya çapındaki ilk birinci model erkeği olan Kenan İmirzalıoğlu’nun hemen akabinde başlayan oyunculuk serüveni, basamak basamak çıkılan bir zirve yolculuğu gibi.
‘Deli Yürek’te Payidar Tüfekçioğlu’nun seslendirmesiyle Yusuf Miroğlu’nu canlandırıp Oyunculukta ben de varım’ diyen Kenan İmirzalıoğlu, bugüne kıyasla hayli acemice kaçsa dahi, o zamandan dizilerdeki tarzının ‘iyinin yanında duran ağır abi’ olduğunu ortaya koymuştu. Dizinin filmleştirilmiş hali, ‘Alacakaranlık’ dizisi derken Adana Altın Koza’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getiren ‘Yazı Tura’ filmindeki Cevher karakteriyle bugünkü duruşunu oturtmaya başlayan ve peş peşe yer aldığı işlerle ödülleri toplayan Kenan, rol yeteneğinin aşama kaydedişini her yapımda bir kez daha ispatlamakta.
Kocaman gülüşüyle can kattığı ‘Uzun Hikâye’nin Bulgaryalı Ali’sini saymazsak ki, orada da yine haksızlıklara karşı bilge bir duruşu vardı, hep aşkla silahların buluştuğu işlerde boy gösteren Kenan, bir sezon daha uzatılmasının iyi olacağını ısrarla belirttiğim ‘Karadayı’ dizisindeki rolüyle, bu tür karakterleri canlandırma yeteneğinin zirvesinde! Mahir Kara olarak özellikle bu sezon harikalar yaratıyor. Sevenlerini de güzel performanslarıyla mutlu ediyor.
Tabii bu efsaneleşme durumunda içten gelen yeteneğin yanı sıra katkıda bulunan dış etkenleri de unutmamak lazım.
Bu doğrultuda rollerinin adamı olan Kenan İmirzalıoğlu’nun ‘Mankenden de iyi bir oyuncu çıkabilir’ iddiasını ispatlayan varlığındaki tablonun bende yarattığı izlenim, usta oyuncularla aynı kulvarda eşdeğer biçimde yürümekten kaçınmayanların kazançlı çıktığı… Oyunculuğun, yol arkadaşlarının tecrübeleriyle güçlendiği yönünde. Yani bazıları gibi dizinin akışında ‘tek adam’ olma kaygısına düşmeyince, kapris yapmayınca canlandırma kalitesinde zincirleme bir etkileşim de kendiliğinden doğuveriyor. İspatı, Kenan!
Bunların ötesinde kişiliğindeki samimiyeti oyunculuğuna da yansıtan Kenan İmirzalıoğlu, benzer türlerden dolayı rol kalıplaşmasına doğru mu ilerliyor diye bakacak olursak…
KENAN İMİRZALIOĞLU BİR ‘TARZ’
Osman Sınav’ın ‘Uzun Hikâye’siyle farklı kişilikleri canlandırabileceğinin işaretini veren Kenan’ın mimikleri ve beden dili aslında her role uygun bir potansiyele sahip! Anlayacağınız Kenan her rolün adamı olabilir. Bununla birlikte kimi karakter tiplemeleri de bazı oyunculara cuk oturur. Öylesine bütünleşirler ki o duruşla, bir anlamda ‘tarz’ yaratmış olurlar. Dolayısıyla seyirci onları hep bu kalıp çerçevesinde gezinen rollerde görmeyi tercih eder ve büyük değişimler beklemez.
Mesela Fransız sinemasının unutulmazlarından olup tıpkı Kenan İmirzalıoğlu gibi oyunculuğu ‘oynayarak’ öğrenenler cephesinde yer alan Alain Delon, görünürde farklı karakterleri canlandırsa, filmlerdeki tipi-duruşu değişim gösterse bile hep kendi özünde kalarak ilgi çekmeyi bilmiştir.
Kenan İmirzalıoğlu da yarattığı sert-sevecen tarzla beğenilen, tuttuğu rotada doğal oyunculuğunu gün güne güçlendiren bir isim. Bu nedenle ‘Karadayı’ sonrasında ne yapabileceği hususu da fazla tartışmaya mahal bırakmıyor. O bir ‘tarz’!
Bıyığını kesebilir, sakal bırakabilir, gözlük takabilir… Kısacası farklı bir yapımın senaryosu için dış görünüşünü gerektiği biçimde şekillendirebilir. Bunlar sadece görsellikte kalacak, onun kişiliğiyle gelişen oyunculuk tadını etkilemeyecektir.
Sözün kısası; İşin sırrı Kenan’da olduğu için karakterin ismi ne olursa olsun, kim nasıl eleştiri getirirse getirsin ‘Deli Yürek’ten ‘Karadayı’ya epeyce yol kateden Kenan İmirzalıoğlu tarzının samimi kavrayıcılığı o karaktere her şekilde hâkim olacaktır ve kendini yine bildik tarzıyla izleyicisine sevdirecektir.
Neticede; Kendisi mütevazı duruşunda devam ederek oyunculuğunu geliştirirken ‘Sen neymişsin’ dedirten Kenan İmirzalıoğlu’nun farkını hissettireceği çok işler olacaktır kuşkusuz. Ama biz bir kez daha ‘‘Gönüller, adaletin-doğruluğun üstünlüğünü hatırlatan ve günümüzün gerçeklerine geçmiş dönemden göndermeler yapan Karadayı’nın devamından yana’’ diyerek koyalım noktayı.
Anibal GÜLEROĞLU