Bu öyle bir hadise ki ‘Bir dirhem et bin ayıp örter’ dedirten cinsten! Sahi, bir dirhem et bin ayıp örter mi gerçekten? Atalarımız da böyle buyurduğuna göre örter, örterrr… Hele de günümüz medya sihirbazlığında öyle bir güzel örter ki, gözlerini zaten kapatmaya hazır olanların nezdinde, çoğu büyük kusuru kolaylıkla görünmez kılar. Bu magazinsel uyutma taktiğinin en güncel örneği; Hadise’nin kiloları. İnsanımıza aşk-meşk, kilo-estetik dedikoduları olsun yeter ki… Bu ne merak, aklım ermiyor. Dahası etraftaki insanların onca olumsuzlukla değil de bunlarla ilgilenmesine de tepem atıyor. Dolayısıyla vurgulamadan duramıyorum.
İşid-ip de işid-meyenlere inat ortalık cehenneme dönmüş… ‘Petrolü kaptırmam’ diyenlerin ateşlediği fitille Irak’ta çoluk-çocuk insan avı, çatışmalar patlamış… Adamların gözünü Hatay’a diktiği söylentileri yayılmış… Çatı aday laklaklarıyla cumhurbaşkanı seçimleri sulandırılır olmuş… Medya, türlü bahanelerle susturulmuş… Siyasetçiler balyoz-böcek terennümünden bir türlü kurtulamazken, mezuniyet konuşmasında Gezi’de yaşamını yitirenlerin adını anan öğrencinin birinciliği alınarak benzersiz DEMOKRASİ dersi verilmiş… ‘Ben teröriste, terörist demem terörist benim olmadıkça’ mantığı sayesinde kangrene dönüşmeye hazır yaralar açılmış… Sessiz sedasız zamlarla sıkboğaz edilen vatandaş canından bezdirilmiş…
Adammm sen deee… Bunlar da bir şey mi canımmm? Haberlerde üstün körü verilen bu yaşanmışlıklar kimin umurunda? Yediden yetmişe vatandaşın dilinden düşürmemesi için sürekli gündeme bir şeyler pompalamanın yeni hadisesi; Hadise'nin verdiği 15 kiloyu geri alması! Vay ki ne vayyy... Bir dirhem et bin ayıbı bundan daha güzel örtebilir mi? Eti, Hadise’nin… Kemikleşmiş boşluk hadisesiyse, sosyal medya başta olmak üzere bunu önemli gündemlerin önüne geçirenlerin. İstediğiniz kadar eleştirin, eksiği gediği ortaya serin. Akılları, fikirleri değiştirmek kolay değil ne de olsa. Hele de ciddi haberciliğin eli kolu bağlanmışsa!
Bu noktada, 12 Eylül gibi bir hadiseyle adını tarihe kazıtan Kenan Evren’in ‘Bütün insanların kafaları şekil olarak aynıdır... Hepsi de yuvarlaktır. Hepsinin kafasının içinde beyin vardır... Beyin de aynıdır. Ama o beynin içinde oluşan fikirler ayrı ayrıdır. Bunu böyle kabul etmeye mecburuz’ şeklindeki eylemlerle bağdaşmayan ve şu sıralar yeniden medyanın gündemine getirilen söylemini hatırlayıp, dizilerin dünyasındaki büyük final hadisesine geçelim…
EN ŞOK SON ‘KARADAYI’DAN
‘Yalan Dünya’nın ‘Her şeye rağmen biz ayakta kalırız’ güvencesinde göbek atarak yaz tatiline gittiği bu sezonda finaller, genellikle yavan. ‘Karagül’ün mezarcılığa soyunduğu finalinde sergilenenler, beklentimin aksine, alabildiğine heyecansızdı. Sezona ortasında giren ve bir başka yazımda ayrıntısıyla işleyeceğim ‘Kara Para Aşk’ ise sürprizden yoksun cinayet çözümlemesiyle noktayı koydu. ‘Kış Uykusu’ndan ayağının tozuyla gelen Haluk Bilginer’i yeni sezon için devreye sokan ‘Kaçak’ın da, çocuk oyununa çevrilen bir kovalamaca-kaçış aksiyonuyla tatile çıktığını hesaba katarsak dişe dokunur yegâne final ‘Karadayı’dan geldi.
Nazım Hikmet’in cümle haksızlığa başkaldırıyı içeren ‘Sen yanmazsan, Ben yanmazsam, Biz yanmazsak, Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’ sözüyle postasını koyup sezon finaline giden ‘Karadayı’ öylesine beklenmedik bir durum yarattı ki, türlü fikir jimnastiklerine ve yenilik beklentilerine müsait bir tablo bıraktı ardında.
Mahir’le Feride’nin Ferhat ile Şirin’den beter aşkına tanıklık ettiren ‘Karadayı’, Ferhat’ın Şirin’e olan sevgisini halkı suya kavuşturma çabalarıyla buluşturan destansı öyküsündeki gibi, Mahir’in Feride’ye olan aşkını da haklı olanın kazanmasına yönelik adalet savaşıyla yoğurarak sundu iki sezon boyu. Bunu yaparken de kimi zaman heyecan uyandırsa bile, çoğunlukta hep aynı şeyler etrafında dönüp durduğundan uyutuculuk yönü ağır bastı.
Lakin tam ‘Üçüncü sezon bu ninniyle geçmez’ derken, öyle bir final sahnesi çıkartıldı ki karşımıza artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı gerçeği, şamar gibi indirildi izleyiciye. Bu şok edici gelişme de, ‘Karadayı’yı sezon finallerinin en başarılısı haline getiriverdi haliyle.
‘KARADAYI’DAN İHTİMALLER VE MESAJLAR…
Gösterdiği sahte yakınlıkla, Feride’nin kalbini mutluluktan kanatlandırırken bir yandan da alabildiğine kanatmak için plan yapan Mehmet Saim Bey’in patlattırdığı araba, içine düştüğü kısır döngüyü aşmanın formülünü çok güzel bulan ‘Karadayı’nın da büyük bombası oldu.
Bu bomba kimlerin başını yedi diye sorgulayacak olursak, İlknur’un ‘Nasıl yapalım abi? Kim kim gidelim’ sorusunu cevapsız bırakıp patlamayı yaşatan senaryo, belli ki diziye duyulan ilgiyi artırıp yeni sezona daha bir meraklı izleyici kitlesi yaratarak gitmek istemiş.
Ancak arabaya kimlerin bindiği net belli edilmese de, endamı dalyan olan Mahir’in hüzünlü bir biçimde baktığı Küçük Nazif, el sallayışları ve direksiyona geçişiyle, Ataberk Mutlu’nun yeni sezonda olmayacağının haberini verdi adeta. Öte yandan helallik isteyen Safiye’nin ve Nazif’in Mahir’i çağıran sesleri, arabaya bindiklerini düşündüren bir ayrıntı. Yani onların toptan ölme ihtimalleri yabana atılacak gibi değil. Ama sonradan giden İlknur binmemiş olabilir. Üstelik onun yaşaması, tamirhanede ona pek bir dikkatli bakan ve büyük olasılıkla Mahir’i yok etme görevi için kullanılan Seyis’in ilişki iştahını kabartabilecek bir unsur.
Gazino patroniçeliğine soyunan Ayten’in yeni dönem daha büyük oynayacağını belli eden dizide, Mahir ile Orhan’ın karşı karşıya gelme durumu hayli yüksek. Belki de bomba işini bile Seyis’in yolunu benimseyen Orhan halletmiştir. Ne de olsa kendisini ezdiklerini düşündüğü ailesini külliyen dışlamıştı. Ancak Seyis ve Orhan konusunda sağ gösterip sol vurma ihtimali de mevcut. Songül ile Osman’ın, evleri titreten ve Mahir’i, saç tıraşından giyimine birdenbire bambaşka bir adam çeviren patlamada öldüğünü de hiç düşünmüyorum. Çünkü ilk öpücüğün yaşandığı aşk hallerinden, Yasin’i de ilgilendiren epeyce sahne yaratılabilir.
İzleyiciyi şok edip meraklandıran ‘Karadayı’nın yürekleri burkup geleceğini karartan finalinim bir diğer özelliğiyse, belirsizlikleri kadar mesajlarıyla da diğer dizilere fark atması!
Kafa kopartan cinsten kabadayı bulma uzmanı savcı sayesinde adaletin, nasıl adaletsizlik kapısına çevrildiğini bir kez daha örnekleyen ‘Karadayı’, kimlerin yollandığı sorusunu akıllara düşürdüğü andan 8 ay ilerisine atladığı finalinde, Mahir’in hak-hukuk üstüne son sözleriyle de herkesi nasiplendirdi. Hiç yoktan hadise yaratanların kulağına kar suyu kaçmış mıdır acaba?
Yepyeni karakterlerin katılımıyla gelişecek yeni sezonda olabileceklere gelince… Şok edici patlamadan başlanıp kalem kırıldı kırılacak pozisyondaki mahkemeye dek geçen 8 ayda yaşananların işleneceğini ortaya koyan ‘Karadayı’nın nasıl biteceğiyse hepten meçhul.
Mütalaanın ve kararın okunma aşamasındaki Feride’nin, ‘Karadayı mahlaslı kabadayı siz misiniz’ sorusuna muhatap olup suçunu ve kabadayılığı kabullenen Mahir için kalem kırılacak mı? Nice badire atlatan büyük aşk mutlu sonla noktalanacak mı? Hani Karadenizli fıkrasında denildiği gibi… Olabilir de, olmayabilir de…
Hem Mahir, ‘Siz hiç kaybeden birine rastladınız mı Sayın Mahkeme Reisi’ diyerek umudunu kaybetmiş gibi görünse bile, şimdiye dek yaşanan gelişmeler ‘Karadayı’da her an bir umudun belirivereceğini ve kurtuluşun gelebileceğini çok iyi öğretti izleyiciye.
Bir ihtimal, hapse tıkılan Necdet kendisini Mehmet Saim’in ihbar ettiğini sanıp onu öldürmüş ve olay her zamanki gibi Mahir’in üstüne yıkılmıştır. Tam son anda birileri, mesela Ayten devreye girip tüm pislikleri ortaya dökerek Mahir’i ipten kurtarabilir. Böylece babasının gerçek yüzünü gören Feride ile suçsuzluğu açığa çıkan Mahir de nihayet evlenir… Mutlu son.
Ammaaa… Tıpkı ‘Merhamet’teki gibi izleyicinin aksine, patron mutlu son istemezse… İşte o zaman da, Mahir’in dileğinin tersine, haklılar değil güçlüler kazanır ve ‘Karadayı’ da sezon finalindeki o sahneden dosdoğru darağacına yollanır. Tabii ‘Ustura Kemal’ gibi, infaz belirsizliğiyle efsaneleştirilme veya ‘Ezel’ gibi izleyici hayaline bırakılma olasılığı da mevcut.
Son nokta nasıl konursa konsun, karakterlerinden hangisi eksilirse eksilsin, konusu nasıl işlenirse işlensin gerçek olan şu ki; ‘Artık analar ağlamasın’ diyen ve ‘Artık güçlüler değil haklılar kazansın’ şeklinde deftere geçirttiği son sözlerini keskin bakışlarıyla mühürleyen ‘Karadayı’, yeni sezonda aşkın ötelenip adalet arayışının öne çıkartılacağının haberini verdi! Umalım da, bu arayış sürecinde ilk iki sezondan daha yoğun ve canlı bir aksiyon sergilensin.
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal