Star TV'nin starlaştığı bir emek gaspı hikayesi

Kapanan televizyon kanalları, el konulan gazeteleri ve haber ajanslarıyla günümüz medyası kaynar kazan kıvamında. Bu kargaşada insan ve emek, haksızlıklarla savrulup gidiyor oradan oraya. Haksızlığın karanlık yüzü sadece medyada değil tabii…

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

Yaşamın her katmanında ‘insan, emek, haksızlık’ üçlüsü kendini gösteriyor. Hakkın üstünlüğüne, emeğin kutsallığına dair bolca laf üretiliyor ama ne yazık ki emeğin hakkını yemekten de geri durulmuyor. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, hak gaspı daha kolay. Çünkü emek güvence altında değil. Dolayısıyla hak arayan ses çıkarttığında kötü kişi olup okkanın altına giderken, hakları gasp ederek yiyen yiyene! Afiyet olmasın hiçbirine.

Biz içsel teselli adına böyle temennide bulunaduralım, ne hikmetse kazançlı çıkan kesim, hak yiyenler hep. Öte yandan emek gerçekten değerli. Beden emekçisinin döktüğü alın teri, fikir üretip kaleme alanın yaratıcılık eseri... Peki ya ederi? Edebi alandan olaya bakarsak… ‘Emeksiz yazılan yazı keyifsiz okunur’ demiş İngiliz yazar Samuel Johnson. Ancak bu sözün dizi sektöründeki karşılığı biraz daha farklı bizde... ‘Emek bedeli ödenmeden yazılan senaryolar, yazanlar için keyifsiz olur’ demek daha doğru, yaşanan haksızlıkları gördükçe.

İşte bugünkü yazımızın konusu da böylesi bir hak yeme öyküsü üstüne… Star TV’nin iç yapımdan hevesle ön çalışmalarını başlattığı, ardından vazgeçtiği ŞAMPİYON projesinin senaryo ayağında yaşananların perde arkası! Üstelik tam da dizilere has bir gelişime sahip. ‘‘Bu sektörün böyle de bir meselesi var, yaşadığım somuttur ve kanıt niteliğindedir, bu yüzden bilinsin istedim. Çünkü biliyorum ki, çok senarist yaşıyor bunları ama bir çeşit tecavüz utancı içinde, ‘bir daha iş yapamam’ korkusuyla, susuyor. Ben, ‘ölümden öte köy yok’ duygusunu içine iyice sindirmiş biriyim, umurum değil. Belki benim gibi birilerinin ortaya çıkmasına vesile olurum...’’ vurgulamasıyla yaşadıklarını anlatan Coşkun Irmak’ın paylaşımını okuyunca, sıkça eleştiri odağı olan senaristlerin işinin sanıldığı kadar kolay yürümediğini… Televizyon âleminin olanca starlığının emek sömürüsüne dayalı kofluğunu daha iyi algılarsınız belki.

STAR TV’NİN STARLAŞTIĞI BİR EMEK GASPI HİKÂYESİ

Bir problemi en iyi şekilde dile getirmek için onun mağduru olmak lazımmış. Hani ‘Çeken bilir’ derler ya o hesap. Biz de bu sebepten hak yeme öyküsünü, mağdurun ağzından sizlere aktarmayı daha uygun bulduk. Konunun taraflarından biri, başlıktan da anlaşılacağı üzere Star TV… Diğeri de, yani mağduriyet yaşayanı da, başından geçenleri ‘‘Dizi Meraklıları İçin Başrolünde Star TV’nin Starlaştığı Bir Emek Gaspı Hikâyesi’’ olarak yorumlayıp yaşadıklarına ‘Benim başım kel mi’ başlığını uygun gören yazar-senarist-tiyatrocu Coşkun Irmak.

Kendisi, Star TV’nin haklarını satın alıp uyarlamaya niyetlendiği ŞAMPİYON projesinde yaşadığı mağduriyeti benle paylaştı. Hayli detaylı biçimde konuya vakıf oldum. Haksızlıklara karşı sesini yükselttiğinden, hak yiyenler tarafından ‘huysuz’ olarak nitelendirilse bile hem belgelerle sabit şikâyetlerinde, hem de senaryo bütünlüğünün senarist dışındaki kişilerce müdahaleye maruz kalması konusundaki titizliğinde sonuna kadar haklı.

‘‘11 Ocak Salı 2016 tarihinde, ben ve yazı ekibim, oturmuş, bir TV kanalının bana ilettiği TV filmi projesi için “çalışalım mı, çalışmayalım mı” toplantısındaydık. Saat 17.43’ü gösterirken, telefonum çaldı. Baktım, Cevdet Mercan, yönetmen. Açtım, ertesi gün için benimle görüşmek istediğini söyledi, randevulaştık’’ sözleriyle başlıyor Coşkun Irmak’ın hikâyesi. Dur bakalım ne olacak derken, ikilinin otel buluşması ve dizi film fikri giriyor devreye.

Belli ki, ‘Muhteşem Yüzyıl-Kösem’de aradığını bulamayan, ardından ‘Gecenin Kraliçesi’nde büyük hayal kırıklığı yaşayan Star TV o ruh haliyle yeni proje peşine düşmüş! Usta senarist arayışı da bunun sonucu. Hani ‘Gecenin Kraliçesi’nden ağız yanınca… Tabii bu benim şahsi yorumum. Neyse, dönelim Coşkun Irmak’ın dizimsi öyküsüne ve özetleyelim olanı biteni.

Genel hikâyesini ve senaryosunu yazma konusunda prensipte anlaşmaya varılmış hemen. Star TV adına görüşüp genel hikâye yazım ücreti için “Elbette, yaptığın işin karşılığı neyse alacaksın tabii” diyen Cevdet Mercan, Coşkun Bey’e maille dizi fikrinin yazılı olduğu metni yollamış. O da, 1. bölüm sinopsisi niteliğindeki bu metin üzerinden genel hikâyeyi ve senaryoyu hazırlamak için ekibini toplamış. Bu esnada da Star TV iç yapımlarının başındaki kişi olan Şebnem Aksoy’la buluşulmuş. Ardından Star TV’de toplanılmış. Mart’ta başlanacak proje için el sıkışılmış, Şebnem Aksoy’la senaryo bedeli konuşulmuş. İlk bölüm senaryosu da hemen istenmiş. Böylece Coşkun Irmak olarak girdiği Star TV binasından, ‘starlığa adım atmış kişi’ olarak ayrılan senaristimiz ekibiyle işe koyulmuş. 19 Ocak 2016 tarihinde de Cevdet Mercan’ın isteği üzerine yeniden düzenledikleri genel hikâyeyi yollamış. Ya sonra?

“BU PARAYI İÇİN RAHAT OLARAK ALACAK MISIN YANİ?”

Bir Afrika atasözü ‘Ben sana yıldızları gösterdim ama sen sadece benim parmağımın ucunu gördün’ der… Yani işaret eden parmağın gösterdiği hedefi yakalamak herkesin harcı değil. Ama Coşkun Irmak gibi daha önceden deneyimliyseniz, parmağın neyi gösterdiğini de kolayca fark edebiliyorsunuz. Nitekim, günümüzde nice starım diye geçinenin ‘Star’ yapımları tepetaklak giderken, ŞAMPİYON ile starlaşmaya çalışanlarla star olunamayacağını kısa yoldan kavrayıp projenin ‘çavuş’ olacağını görmüş Coşkun Bey. Senaryo yazımı için beklerken ‘Toplantıdayım’ bahanesiyle başlayan yan çizme sürecini şöyle anlatmakta:

Şebnem Aksoy’a telefon ettim. Ne olduğunu sordum, şu yanıtı verdi: “Şimdi dışarıdayım, bitince seni arayacağım. Kapadık. 22.55’te aradı: O samimi, sıcak, bin yıldır tanışıyormuşuz gibi yakın ve soru sordurmayan hızlı konuşmasıyla, anlatmaya başladı: “Ya, hikâyede içimize sinmeyen bişeyler var...”

Oysa yaptığımız görüşme ve sonrasında böyle bir şey yoktu, bana böyle bir şey söylenmedi. Tam tersine, konuştuk, pazarlık yaptık, anlaştık, el sıkıştık, öpüştük. Şebnem bana çalışma ücretimin bu hafta içinde yatırılacağını söyledi, ben ilk bölüm senaryosunu yazmak üzere ve bir star adayı olarak Star TV’den ayrıldım.

Şebnem, devam etti; “Projenin erteleneceğinden, belki de başka bir yapıya bürüneceğinden ya da başka bir projenin hayata geçirileceğinden” söz etti. Bana, yapımın geleceğe dair düşüncelerinden söz etmeye başladı: “Belki başka proje olabilir”miş, “belki benim bir projem de olabilir”miş... Ben de bu aşamada, “bunların benle ilgisi olmadığını, bana bu hafta içinde verileceğini söz verdiği çalışma ücretimin ödenmesini istedim. Buna karşılık, “Bu parayı için rahat olarak alacak mısın yani” diye, bir soru sordu.

Yanıt olarak, “İçim gayet rahat olarak alacağımı, bunu hak ettiğimi… Anlaştığımız ve söz verdiği üzere, bu paranın bana ödenmesi gerektiğini” söyledim… Ve açıkça şu soruyu sordum: “Sözünüzden dönüyor musunuz”? Bana, “Yarın Ömer beyle görüşeceğim bu konuyu” dedi. “Biz de zaman kaybettik, hikâye de umduğumuz gibi olmadı...” gibisinden bir yaklaşımla, ücreti ödeme niyetinde olmadığını belli etti. Ben de, “Ben hikâye parası istemedim, çalışma ücreti istedim, alacağım ücret bunun karşılığıdır”, dedim. Telefonu kapatırken de “Paramın üzerine yatıyorsunuz, siz huylu oluyorsunuz; ben hakkımı arıyorum ve bu yüzden huysuz oluyorum, öyle mi? Şimdi bana neden huysuz dediklerini bi düşün gene” dedim. Budur.

Evet. Coşkun Bey’in olayı budur da, hakkının ödenmesini isteyen emek karşılığında gerçekten olması gereken bu mudur? Kesinlikle hayır. Ancak ne yazık ki uygulamada hak hukuk guguklaşıveriyor birden. Bu konuda da en güzel açıklama yine Coşkun Bey’den geliyor…

Anlaşmamız doğrultusunda, dizinin genel hikâyesinin yazılması benim sorumluluğumdaydı ve ben de bunu yerine getirdim. Şimdi, yapım cenahında neler değiştiyse artık, vazcaymışlar işi yapmaktan, benim çalışma ücretimi hacı etmeye çalışıyor Şebnem Aksoy.

Bunlar, benim ilk defa karşılaştığım şeyler değil. Son olmasını dileyebilirim sadece. Şimdi, şu lafın altını çizmek istiyorum: “Bu parayı için rahat olarak alacak mısın yani?”… Lafa bak... Şu yaklaşımdaki psikolojik tacize, hatta “mobbing”e bak: “Sen ne yaptın ki? Bikaç sayfa bişey yazdın, karşılığında şimdi, hak etmediğin bu parayı alacak mısın? Sen o kadar düşük müsün, tamah mı edeceksin, kişiliksiz misin, aşağılık mısın?”

İşte, adına “kapitalizm” bile diyemediğim sistem(sizlik)le bir kere daha yüz yüze gelişimin ve çaresiz kalışımın resmidir bu. İçim niye rahat olmasın? Söz verdim de yapmadım mı? Yan mı çizdim? Belden aşağı mı vurdum? Yalan mı söyledim? Üçkâğıtçılık mı yaptım?

‘ŞAMPİYON’ RAFA KALKINCA STAR’DAN YAN ÇİZMELER…

‘‘Genel hikâyesini yazıp, Star TV’ye teslim ettiğim ve parasını ödemedikleri iş, yıllar önce milleti gözyaşına boğan ‘Şampiyon’ filminden alınma. (Haklarını satın alacaklarını söyledi bana Şebnem Aksoy, kaydedeyim.)’’ diyerek Dizi Meraklıları İçin Başrolünde Star TV’nin Starlaştığı Bir Emek Gaspı Hikâyesi’ni sürdüren Coşkun Irmak mağduriyet konusunda dolu mu dolu… Nasıl dolu olmasın ki! Ekibiyle harcadığı emeğin bedelini tahsil edemeyişi bir yanda… Kendisine işi getiren Cevdet Mercan ile ilk görüşmede ‘Ben seni anlıyorum, ben de senaristim çünkü. Senaristin yaptığı işi küçümsüyorlar, anlamıyorlar’ diyerek gayet yumuşak tondan yola çıkıp anlaşmaya varan Şebnem Aksoy’un tavır değişikliği diğer yanda. Ortada olansa, yan çizmeler başlayınca Coşkun Bey’in konuşup anlaştığı meblağın tamamının hesaba yatmayışı!

Sonra? Kendilerine 12 Şubat’a kadar süre tanıyor. Dahası bir şey çıkmayacağını bilse de, “Ya, zaten hakkında abuk sabuk konuşuyorlar, böyle yapmasan? Ferit Şahenk’e ulaşmaya çalış. O durumu öğrenirse, sorunu çözer...” önerileri doğrultusunda aradığı Şahenk’in yardımcısından da tersyüz oluyor. ‘Arkadaşlar ilgileniyorlar’ karşılığını almanın üstüne hani, ‘Aaaa, şey ettin sen ama biz ilgileniyoduk, aslında şeyetçektik, tam da şeyediyoduk...’ olmasın diye üç hafta daha bekleyen Coşkun Bey, hukuki ve sosyal haklarını kullanmak üzere harekete geçiyor. Olan biteni de ‘Ve işte, kamuoyuyla paylaşıyorum durumu’ diyerek aktarıp döküyor içini.

Bu duruma yorumum; Zaten bilinen bir filmin hikâyesini boş yere telif ücreti ödeyerek satın almayı gözü kesmeyen Star TV, yaşadığı dizi hüsranlarına bir yenisini daha eklemek istememiş anlaşılan. Bundan dolayı da ŞAMPİYON’dan yan çizmiş. Bu normal karşılanabilir. Anormal olansa, Coşkun Irmak ve ekibine söz verilen ücretin ödenmemesi için girişilen kaytarma süreci. Sorunun çözümü nasıl olur onu da zamanla göreceğiz elbet.

OMLETİN KRALINI İSTİYORSUNUZ AMA YUMURTA KULLANMAK YASAK!

Henüz başlamadan yapılan yurt dışı satışları nedeniyle yayında tutulan ‘Kösem’i 26’ıncı, ‘Gecenin Kraliçesi’ni de 15’inci bölümlerinde finale yollama kararıyla hayal kırıklıklarına nokta koyacak olan Star TV’nin ŞAMPİYON yaratma hevesinde yaşanan hak yeme olumsuzluğunun ötesinde, sektördeki ‘senaryo’ tablosuna da vurucu saptamaları var Coşkun Bey’in…

‘‘Star yönetimi, sizde biraz akıl varsa, en kısa zamanda, yani hemen şimdi ve mümkünse dün, bu tutumdan vazgeçersiniz. Arabistan piyasasına güveniyorsunuz ya şimdi, el açıp dua edin de, hurma ağaçlarında senarist yetişsin salkım salkım… Olgunlaşıp yağlı ballı sıcak kumların üstüne düşsünler, siz de gidip onları toplayın. Ama kime diyorum ben! Üstad İbrahim Tatlıses’in dediği gibi: Zaten senaryo dediğin nedir ki? Bir kelimeyle yola çıkarsın, senaryo yazarsın… Di mi?’’ diyerek başlıyor, senaryoya bakış açısını topa tutmaya…

Devamında kısıtlamaları eleştiriyor… “Halk bunu izliyo, reyting evreni şöyle, reyting evreni böyle, ona dokunma, bunu elleme, bu televizyonda olmaz, bu siyasete girer a’ah... Omletin kralını istiyorsunuz ama yumurta kullanmak yasak! Temcit pilavı gibi aynı temalar, konular’’.

Ve son bomba: “Bu parayı için rahat olarak alacak mısın yani” diyen zihniyete yönelik… “Son umudumuz sendin, ondan sana geldik, belki senden bi mucize bekledik ama olmadı.” Böyle dedi telefonda. Hafiften iç geçirdim. Övgü mü, sövgü mü, ne acaba bu? Yahu, ben bi garip yazarım, ne mucizesi? Aklıma geldi, Red Kit’i pek severim, esprilerini filan. Yelken kulaklarla Koca Burunlar’ın çatıştığı bir macerası vardır. Orada Red Kit bakkal dükkânına girer ve alışveriş yapar. Sonra da dikenli tel ister ama bulunması zor bir mal. Bakkal, büyük bir özgüvenle şöyle der… “İmkânsız şeyler için on beş gün mühlet isterim.” O bakkala gidin siz.

Omletin kralını isterken yumurta kullanmayı yasaklayanları hangi bakkal tatmin edebilir ki!

SENARİSTİN DE ŞİKÂYETE HAKKI OLSUN!

‘Koooooskoca star fabrikası, benim paramın üzerine yatarak mı star üretecek’ diye sorgulayıp detaylandırdığı hak gaspı olayının, yazışmalarla belgelenen genel hikayesi böyle. Genel hikâyeye farklı ilavede bulunmak isteyen çıkabilir. Cevap hakkı her daim baki!

Nihayetinde biz üstümüze düşeni yapıp aktardık… Sonuç olarak ‘‘Benim başım kel mi? Biri bana da söylesin. Şu rezaleti biri bana anlatsın, açıklasın. Hangi ahlâka, hangi iz’ana sığdığını biri bana göstersin… Türkiye’nin her tarafı yangın yeri, dünya birbirine girmiş; bir yazarın, bir senaristin emeği gasp edilmiş, n’olucak yani diyen de çıkabilir. Ama... Bir dizi filmde, bir sinema filminde, en ufak bir hatası acımasızca eleştirilen, alay konusu edilen bir meslek erbabının da bu kadar şikâyete hakkı olsun’’ diyerek yerinde bir talepte bulunan Coşkun Irmak’ın şikâyetlerinden netice alınıp ders çıkartılır mı? Başka mağdurların sesi yükselir mi? Bilemeyiz. Gerçek şu ki; Her nerede olursa olsun sistem, emeği ezme üstüne yoğunlaşmış!

Son söz; Geçenlerde Türk dizilerinin dünyadaki yeri üstüne bir panel vardı. Orada kanalların reklam dışında geliri olmadığından dem vurulup maliyetlerle süreler arasında bağ kurularak dizi uzunluğunun kaçınılmazlığı vurgulandı. Keşke şöyle dobra dobra bir panel de kanalların-yapımcıların senarist haklarını gasp etmesi konusunda yapılsa diyorum. Hani bir şey olacağından değil... Sırf tıpkı bizim bu yazı gibi, kamuoyunun dikkatini çekme babında! Yoksa nice büyük hırsızlıklar, hak yemeler çoktan hafızaların derinliklerine gitmişken senarist-yazar haklarının gaspının lafı mı olur? Türlü çalıntı durumuna karşı ne yapılabiliyor da panel manel bir işe yarayacak? Onca telif veya hak yeme davası mevcutken ciddi, caydırıcı cezalar çıkıyor mu ki böylesi gasplardan vazgeçilecek? Hiç işte.

Anlayacağınız insanlarda iş ahlâkı, emek ve hak kavramı gelişmediği sürece hak, yendiğiyle kalır. Hele ki bize has uygulamalarla geçiştirme mantığı emeği, hakkı desteksiz bırakacak güçteyse… Star’ın ŞAMPİYON’u hak yer, cümle mağdura ‘Geçmiş olsun’ demek düşer bize de!

Anibal GÜLEROĞLU

[email protected]

www.twitter.com/guleranibal