‘Filinta-Bir Osmanlı Polisiyesi’ ile Aralık sonunda, ekranların özlemini duyduğu kalite ve gerçekçilikte bir dönemsel polisiye sunmaya hazırlanan TRT 1 görünen o ki, hayli emek verilerek meydana getirilen bu dizisinden önce, izleyicisini ‘Diriliş-Ertuğrul’ ile tarihi bir yolculuğa çıkartma niyetinde.
Peki, bizleri Osmanlı’nın dünya tarihine armağan edilme sürecinin başlangıcına götürecek olan ‘Diriliş-Ertuğrul’ ile tarih, TRT 1’de dirilişe geçecek; tarihi dizi olgusunu ‘Muhteşem Yüzyıl’la özümseyen izleyici umduğunu bulabilecek mi?
Bunlar önemli sorular. Zira bilindiği üzere, ekranlarımızda ‘Muhteşem Yüzyıl’ dışında tarihi değer taşıyan hiçbir yapım izleyiciden yeterli ilgiyi göremeyip yayıncısına beklenen verimliliği sağlayamadı. Özel kanallardan örnekleyecek olursak, ‘Fatih’ gibi büyük masraflarla çevrilmiş olanı, kısa sürede yayından kaldırıldı… Öte yandan olanak sıkıntısı çekmeyip reyting kaygısına düşmemesi gereken TRT ekranında da tarihi yapımlar pek parlak netice veremedi. Türkan Şoray, Fırat Tanış, Özcan Deniz, Cemal Hünal gibi isimleri bünyesinde barındıran ‘Bir Zamanlar Osmanlı’, isim değişimleri ve gecikmeyle yer aldığı TRT 1’de ancak 20 bölüm dayanabildi.
Basın toplantısını Beykoz Kundura Fabrikası’nda dizi motifleri eşliğinde gerçekleştiren ‘Diriliş-Ertuğrul’ bize nasıl bir tarihi yapım vaat ediyor diye soracak olursanız…
TARİH VE AŞK NE DERECE BÜTÜNLEŞEBİLECEK?
Senaryosu Mehmet Bozdağ-Atilla Engin-Mustafa Burak Doğu üçlüsü tarafından kaleme alınan ve ilk etapta olumlu beklentiler yaratan dizinin konusu iki katmanlı… Tüm aksiyonlarda olduğu gibi!
Kullanılan atların özel olarak satın alınıp eğitildiği dizi, koyun-keçi-bülbül gibi hayvanları da ekibinin bir parçası haline getirip içeriğini geliştirirken sadece tarihi yansıtmaya odaklanmamış. Bir yandan Kayı Obası’nın varlık gösterme mücadelesi verilirken diğer yandan bu kahramanlıklar, izleyici için önemli olan aşkların çekiciliğiyle üç koldan desteklenilmiş.
Ertuğrul ile Halime’nin fedakârlığa dayalı aşkı… Gündoğdu ile Selcan Hatun’un tutkulu birlikteliği… Ve Turgut Alp ile Aykız’ın masum-savaşçı sevgisi. Bu arada şimdilerde Suriye’deki Türk toprağı olan türbesiyle sıkça gündeme gelen Süleyman Şah ve eşi Hayme Ana’nın yarattığı çiftin özverili varlıklarını da unutmamak lazım.
Bu dört çift, Kayı Obası’nın yurt edinme sürecinde Tapınak Şövalyeleri ve Moğollar’a karşı sergilenecek tarihsel gelişimin insani yönlerini aktaracak bizlere. Hepsinin uyandıracağı etkinin başarısıysa, tarihle aşkın bütünleşme ve canlandırma dengesinde gizli.
Osman Bey’in yetişmesinde büyük rol oynayan ve bir dönem ‘Devlet Ana’ olarak da anılan Hayme Ana’yı canlandıran Hülya Darcan ile Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ı olarak karşımıza çıkan Serdar Gökhan yılların tecrübesini konuşturacaktır elbette.
Diğerlerine gelince… En başta, doğal olarak Ertuğrul-Halime ilişkisi önem kazanacaktır. Peki, zalimin karşısında mazlumun yanında olmak için kılıç sallayan Süleyman Şah oğlu Ertuğrul, adalet ve hürriyet için savaşırken aşkını nasıl yaşayacak, ona yeterince sahip çıkabilecek mi?
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, başlangıç itibariyle Engin Altan Düzyatan’da, hem fiziki yapı hem de canlandırma gücüyle, bu rolün altından kalkma ve aşkı hissettirme kapasitesi mevcut. Ancak yapımın ve senaryonun şartları başlangıç bölümlerinin sonrasında nasıl bir gelişim tablosu ortaya çıkartır bilemeyiz. Dahası bu tablonun diğer yüzündeki Halime Hatun’un performansını da dikkate almak lazım…
İlk projesinde Ertuğrul’un tek hatunu olarak Halime Hatun karakterini üstlenen Esra Bilgiç şu an için tam bir sürpriz. Dörtnala giden atın üstünde arkaya dönüp ok atmayı bu dizi sayesinde öğrendiğini söyleyen Engin Altan Düzyatan’ın bilinen oyunculuk kapasitesine karşın sadece tanıtımlara bakıp Esra Bilgiç hakkında yorumda bulunmak zor. Bir milletin uyanışında üstüne düşeni yapıp canlandırmasıyla bizlere, Türkmen kızından devşirme hatunun duygusallıkla yoğrulmuş bilgili ağırlığını, yapmacıklığa kaçmadan hissettirebilecek mi? Göreceğiz.
En son ‘Kayıp’ta karşımıza çıkan Kaan Taşaner de dizide önemli bir görevi üstleniyor. Liderliği kardeşi Ertuğrul’a kaptırarak Orta Asya’ya dönen Gündoğdu karakterinde iyi duracaktır… Mehmed Neşri’nin Kitab-ı Cihannüma’sındaki soy ağacına göre Süleyman Şah’ın dört oğlundan biri olan Gündoğdu’nun görselliği her ne kadar Ertuğrul’un ağabeyliğine pek denk düşmese de, Didem Balçın’a çok güzel uyan Selcan Hatun’un aşkı ve kışkırtmalarıyla alevlenecek olan abi-kardeş çekişmesinden başarılı bir verimlilik çıkacağını düşünüyorum. Kaldı ki, Gündoğdu Bey-Selcan Hatun ikilisi sayesinde, sadece aşk motivasyonu değil, dizinin entrika ve iktidar hırsı da tamamlanmış olacak.
Survivor-Ünlüler’e de katılan Cengiz Coşkun’un canlandırdığı Turgut Alp’e gelince… Ertuğrul’un en yakın silah arkadaşı ve CVihad savaşçısı… Best Model seçilen Cengiz Coşkun’un karşısındaysa Miss Turkey birincisi Hande Subaşı var. Subaşı’nın canlandırdığı ve tarihimizde kadınların da savaşçı yönü olduğunu gösteren Aykız ile Turgut Alp’in yaşayacağı aşktan nasıl bir masumiyet yansıması çıkacağını şimdiden kestiremesek bile, iki birincinin yaratacağı görsel uyumun güzel olacağı kesin.
‘DİRİLİŞ-ERTUĞRUL’ TARİHİ, TARİH GİBİ HİSSETTİRECEK Mİ?
Tarihe yönelik işler yapmak kuşkusuz diğer dizilere kıyasla çok daha zor. Yanı sıra Tekden Film yapımcılığındaki dizinin ele aldığı dönem, tarih adına ayrı bir yere sahip. Bununla bağlantılı olarak, Riva’da Kayı Obası’nın platosunu kuran ve dönemi yansıtmak adına ayrıntılara dikkat eden dizinin en büyük handikabı da tarihi yaşanmışlıkları hissettirme noktasında ortaya çıkıyor. Zira ‘Diriliş-Ertuğrul’un dönemsel özelliği, öyle Harem’de veya birkaç saray odasında ya da beş-altı kişinin çocuk oyunu misali dövüşüyle geçiştirilebilecek bir içeriğin ötesinde.
Devletleşmenin oturmamış olması, henüz çizilmemiş sınırlardan ötürü yoğun göçlerin ve çarpışmaların yaşanması tüm bunların heyecanının aktarabilecek ciddi bir aksiyonun varlığını gerekli kılmakta. Bunu layıkıyla yansıtmak hayli kapsamlı bir detaycılık ve çaba lazım.
Kısacası, Haçlılar ve Moğollara karşı Türklerin nasıl olup da Anadolu’da tutunabildiğini göstermeyi hedefleyen dizinin, inandırıcılık ve duygu aktarımı sağlayabilmesi için göz dolduran bir gerçekçilik sergilemesi gerek.
Açıklamalara bakılırsa aksiyonda bu çıtayı tutturmak için kolaycılığa kaçılmamış. Tıpkı ‘Filinta- Bir Osmanlı Polisiyesi’ dizisinde olduğu gibi Kazakistan’dan eğitim desteği alınmış. Cengiz Han, Cehennem Melekleri 2, 47 Ronin, Barbar Conan gibi büyük prodüksiyonların koreografisini yapan Nomad özel koreografi ekibi oyunculara at binme, kılıç kullanma ve dövüş dersi vermiş. Neticesini, dizide gözlemleyeceğiz.
Tarih yolculuğunda bizleri 13. yüzyıla, Osmanlı Beyliği’nin kuruluş aşamasına götürmeyi hedeflerken, Ertuğrul’un 25’li yaşlarından başlayarak göçebeliğin yaşandığı o dönemlerin şartlarını yansıtacak olan dizinin başarısını, kurgusu kadar bu eğitimlerle yaratılan aksiyonun yaratacağı atmosfer de etkileyecektir kuşkusuz.
Bunun dışında genel itibariyle göçleri ve savaşları vermesi gereken yapımın, tarihi dizilere yaraşır biçimde dış çekim zenginliğinde işlenip, izleyiciyi ‘Muhteşem Yüzyıl’ tarzı kapalı mekân kısıtlılığından kurtarıp kurtaramayacağı da önemli!
Ayrıca senaryonun gidişatının, ‘Fatih’ dizisindekine benzer bir ders verici-mesajcı zorlamayla doğallıktan uzaklaşarak belli bir söylem çerçevesinde takılı kalıp kalmaması da yapımın cazibesini ve tarihe gösterilecek ilgiyi etkileyecektir.
Son söz; ‘Diriliş-Ertuğrul’un tarihi, tarih gibi hissettirmesi tüm bu ayrıntıların başarıyla harmanlanmasından yaratılacak kombinasyona bağlı! Coğrafyanın sınırlarını değiştirmek isteyenler, tarihi TRT 1 ekranında ‘Diriliş’e geçirme sınavında kül de olabilir, pişebilir de… Ortaya konan işin sonucunu tatminkâr bulan izleyici ilgisi ve reytingler yardımcıları olsun.
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal