Gerçi kendi insanımıza gelince kuruşu hesaplayacak kadar idareci davranırken ‘‘Ayranı yok içmeye, referandumla kafa tutar AB’ye’’ misali yiğitlik sergileyen Batı komşumuzun boşalan cebini doldurmayı teklif edecek kadar bonkörlük taslamak… Veya sorunlarımızın tümünü halletmişçesine, uzağından yakınına Doğu ülkelerinin meselelerine müdahil olup efelenerek, gereksiz zarar ziyanı göze almak da var serde. Yani güdülen mantık, bir garip ikilem işte.
Tabii bir koyup üç kazanma hesapçılığında işe girişildiğinde, senaryoyu yazıp yöneten olmak yerine hazır senaryonun oyuncusu ve yönetileni durumuna düşülmesi kuvvetle muhtemel. Dolayısıyla bize uymayan öykülerin maceracılığında komşudan payımıza düşen, bir koyup üç kazanmaktan ziyade, eldeki biri ve daha fazlasını kaybetmek de olabiliyor neticede. Yani komşuda pişenin bize tam kıvamında ve ağız tadıyla düşmesi o kadar da kolay bir şey değil.
Bu saptamayı niye yaptık? Çünkü Amerika başta olmak üzere yabancı senaryoları ülkemize adapte etme ve buradan beklentiye girme merakımız, her alanda had safhada. Başarı oranı tartışmaya açık olan bu ısmarlama tutkunun yeni ekran yüzü ise ‘Tatlı Küçük Yalancılar’!
BİZİM YALANCILAR DA HİÇ FENA DEĞİL
İflasçı Bedirhan’a bile kazandıran ve artık bir Mehmet Ali Erbil klasiğine dönüşen ‘Çarkıfelek’ programına da soru olup hayli zorlu ve de komik bir tahmin sürecinin ardından güç bela bilinen ‘Tatlı Küçük Yalancılar’, altıncı sezonunu başlatan ve Sara Shepard’ın romanından uyarlanan ABC Family dizisi Pretty Little Liars’ın yerli versiyonu malumunuz.
Orijinalini izleyenler için kıyas dezavantajını doğurup eleştiri çıtasını yükselten… Ama buna karşılık gençlik geriliminin Amerikancasından bihaber olanları daha fazla etkilemeye müsait bir tablo sergileyen ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ için ilk yorumum, severek izlediğim başlangıç itibariyle gayet olumlu bir izlenim bıraktığı yönünde!
Peki, Pretty Little Liars ile ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ın her yönüyle özenini yansıtan ilk bölümünü uyarlama kalitesi bakımından kıyasladığımızda nasıl bir sonuç çıktı karşımıza?
Boy friend’iyle buluşmak için korku filmi izleme gecesini ektiği düşünülen Açelya’nın yokluğunda gelen bir telefonla gerçek korkuyu yaşayan dört kızın ‘Bu gece içinizden biri gidecek’ tehdidiyle yaşadıkları gerilimi, ‘Çığlık’ filmini canlandırmaya heveslenen Açelya’nın eşek şakasına daha doğrusu ‘Açelya şakası’na bağlayarak kendince bir özgünlük yaratan dizinin girişi, yabancı yapımları aratmayan başarıdaydı. Grubun haşarı kızının ıssız alandaki yazlıktan çıkıp yağmurlu gecenin ürkütücülüğünde, gerilime uygun bir atmosferde kaybolmasıyla tamamlanan giriş ve 1 yıl sonrasına geçiş kısımları orijinalinden farklılık gösterse bile, sunumun başarısı sayesinde bu uyarlama katkıları güzel olmuş bence.
Karakterlerin duruşuna gelince… İsimlerinden görüntülerine orijinallerini fazlasıyla çağrıştırmakta! Tatlı küçük hırs küpü Selin, orijinaldeki Spencer… Tatlı küçük hırsız-yüzücü Ebru, Alison’a âşık olan lezbiyen Emily… Tatlı küçük domuzcuk Hande, Hanna… Alison yani Açelya’nın en sevdiği arkadaşı Aslı, Aria… Açelya sayesinde kör olan Janset, gözü bir açılıp bir kapanan Jenna… Janset’in kardeşi Toprak, havai fişekçi üvey kardeş Toby… Amatör müzisyen ve edebiyat hocası Eren, roman yazma peşindeki Ezra… Lafı uzatmaya gerek yok. Orijinalinin takipçileri bunları şıp diye anlayacaklardır zaten. Biz bilmeyenler için hatırlatalım dedik.
Karakter konusunda sözün kısası; Pretty Little Liars dizisindeki rollerin karşılıkları ‘Tatlı Küçük Yalancılar’a cuk oturmuş. Arada uyarlamaya has yeni tipler de çıkacaktır ortaya. Ancak vurgulanması gereken bir detay var ki, o da karakterlerin yansıtılmasındaki aksaklıklar.
Ortadan kaybolan ve cesedi bulundu sanılan ama aslında orijinalinin dördüncü sezonunda ölmediği anlaşılan Alison’ın esmer yerlisi Açelya bu noktada öne çıkıyor. Konuşması başta olmak üzere hal ve tavırları biraz fazla abartılı olmuş. Yani sanki kötülüğü mimlemek için gereksiz bir gayret sarf edilmekte hissini veriyor izleyene. Orijinaline bir kez daha göz atıp Açelya’yı biraz daha doğallaştırmak gerek diyorum.
Emily’ye cinsel tercih dönüşümü yaşatıp, Açelya’nın abisi Cesur’a platonik aşkla bağlı Ebru’yu yaratarak, iyiden iyiye ezikleştiren uyarlamada aynı şekilde Hande’nin abartılı makyajı da göze batıyor. Özellikle dudakları bu kadar kırmızı yapmanın ne anlamı var? Orijinalinde ne güzel natürel duruş sergilenirken bizdeki kıpkırmızı merakı niye? İticilikten başka bir şey değil.
Bensu Soral’ın canlandırdığı Aslı’nın ve giyiminden saç stiline yabancı havasındaki Büşra Develi’nin çok şık durduğu Selin’in sorunsuz olduğu dizideki erkekler de tam isabet seçilmiş.
‘Şeref Meselesi’nin ardından yeni bir uyarlamayla karşımıza çıkan Şükrü Özyıldız’ın romantik ve bir o kadar da sürprize açık duruşu, gözlükle karizmatik bir imaj yaratıp ‘Tesadüfün, inanmayanların kadere taktığı bir isim olduğu’ felsefesini yapan gizemli öğretim görevlisi Eren tipine güzel uymuş. Ian ile denkleşen Ilgaz’ı canlandıran Kaan Yılmaz da hercai gönüllü, fırsatçı erkek rolü için yerinde bir seçim. Toby’nin yerlisi Toprak ise sanki vampir ailesinin bir ferdi gibi ve gerçek şu ki, Burak Deniz’in duruşunu orijinalinden daha çok sevdim.
Anlayacağınız bizim ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ımız proje aşamasında gelen önyargılı yaklaşımların aksine, ‘Hiç fena değil’ dedirtecek biçimde karakterlerini çok güzel oturtmuş. Ufak tefek aksaklıklar da düzeltilirse tamamdır. Peki ya içeriğin işlenişi?
ORİJİNALİ ÇABUCAK TÜKETMENİN ANLAMI YOK
Yönetmen Cem Karcı’nın ve uyarlama senaryoda emeği geçen Elif Usman Ergüden’in, televizyon dünyamızdaki kaliteli uyarlama listesine katkı olarak yarattıkları O3 yapımı ‘Tatlı Küçük Yalancılar’, geneliyle iyi olsa bile ‘sıfır sorun’ özelliğinde olmadığı da kesin.
Misal… İlk bölümde orijinalinden farklı olarak işlenen Janset’e tuzak kısmı inandırıcı değil. Bizim gençlik dizilerimizin klasiklerinden olan ‘okul ortamında kötülük’ klişesi doğrultusunda gelişen bu tuzakta Toprak’ın telefonundan mesaj atma rahatlığı, görevliden anahtarı çalma kolaylığı ve Janset’in de sorgusuz sualsiz kazan dairesine inme saflığı Pretty Little Liars’ın havai fişekli kazasının yanında çok eğreti durmuş. Hele kazan dairesinde gaz çıkışının oluşu ve kepenk altından çakmak atılışıyla gelen patlama neticesinde Janset’in o mekândan sağ çıkması, havai fişekle gelen körlüğe kıyasla hiç mantıklı olmamış. Çekim tekniği, canlandırma yönetimi tamam ama bu sahneler, arabeskleştirmiş güzelim gidişatı. Bunun ötesinde sanki bizim ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ın biraz acelesi de var gibi.
Ortak sırları, Janset’in ve suçsuz yere hapsi boylayan Toprak’ın başına gelenler, olan beş kızın küçük yalanlarını ortaya dökerek gerilimini yaratan ‘A’nın kimliğini sezonlar boyu açık etmeden ilerleyen… Hatta henüz ‘Tatlı Küçük Yalancılar’da ortalıkta göremediğimiz Mona’nın ‘A’ sanılmasına sebep olup daha sonra ‘A’nın tek bir kişi olmadığı yönünde gelişen Pretty Little Liars dizisinin 45 dakikalık bölümlerindeki konu akışını, ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ın uyarlama haliyle kıyasladığımızda, konu gelişimi ivme kazanmış hissi uyandı. Nasıl ki, MedCezir’de de orijinalle arada bir anlatım hızı vardı, burada da öyle bir gidişat algıladım.
Mesela Eren ile Aslı’nın ilişkisindeki aşamalar… Tamam, Ezra ile Aira da ilk bölümden itibaren çıkmaya başladılardı ama burada öpüşmeli möpüşmeli anlarla biraz daha tetiğe basılmış sanki. Ezra’nın kendini belli etmesi yani Aria ile ilişkisinin asıl sebebinin deşifresi 4. sezonu bulmuştu. Oysa ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ ilk bölümden Aslı’ya oyun oynayan Eren’in hesapçı yüzünü ve ‘A’nın peşinde oluşunu açık ediverdi. Tabii gizemli mesajcı ‘A’dan da nasibini aldı ama keşke diyorum bu kadar hızlı biçimde rengini dökmeseydi ortaya. Zira orijinalin konusu hızla tüketilirse ondan sonrası da hızla yerlileşmeye ve tat kaçırmaya başlayabilir.
Sonuçta; ‘Kırgın Çiçekler’le yarışıp sosyal medyada hayli ilgi gören ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ın bundan sonraki gidişatı nasıl olur bilemeyiz tabii de… ‘A’ ile tanışmak için yazlık eve geliş sahnesiyle gerilimli başlangıcını Hollywood tarzı bir gerilimle noktalayan dizi, şu an için oldukça tatminkâr bir uyarlama örneği sundu bize. Tebrikler.
Dolayısıyla Amerikalılara özenip kız başına ıssız yazlıklarda toplaşmanın, üstüne üstlük korku filmlerine merak sarmanın, tenhalarda yalnız kalıp suya dalmanın ve dahi özel okulların şımarıklığıyla gelen haince şaka yapma rahatlığını abartmanın kötülüğe davetiye çıkartacağını vurgulayarak yerlileşen… Yoğun biçimde kullanılan kırmızı rujun yarattığı basitlikle de bu yerliliği tescilleyen Pretty Little Liars, komşuda pişip bize düşen güzel bir lokma oldu. Bu lokmayı kokutmadan, uzun süre afiyetle yiyebilmek temennimiz.
Anibal GÜLEROĞLU