Vatanım Sensin’den Karanlık Görev’e...

Albay Cevdet görünürdeki vatan hainiydi lakin asıl hain olan, vatansever gibi durup kendi çıkarını düşünerek işgalcilerin hizmetinde çalışmayı kabul eden, Tevfik’ti.

Anibal Güleroğlu Anibal Güleroğlu

İnsanların aidiyet duygusunun gücüyle paralel gelişen ‘vatan’ kavramı dünyadaki çekişmelerin baş unsurlarından! Zira sahiplenme ve sahip olunanı koruma dürtülerini tetikler özellikte. Vatan sevgisini içinde hisseden hiç kimse vatanının başkaları tarafından işgal edilmesini ve yönetilmesini istemez neticede. Hal böyleyken sömürüyü kabullenemeyen toplumlarda, işgalcilere karşı gizliden yürütülen faaliyetlerin, özgürlük savaşına zemin hazırlayan başkaldırıların gelişmesi de kaçınılmaz.

Victor Hugo’nun ‘Başkaldırmalar, halkın depremleridir’ sözünden de anlaşılacağı üzere, vatanseverlerin bağımsızlıklarına vurulan boyunduruğu kırmak için gösterdikleri çaba büyük sarsıntıları da beraberinde getirmekte. Her toplumda ve devirde, kendi çıkarlarını gözeten işbirlikçilerin var olduğunu düşünürsek, bu sarsıntıların boyutu daha da büyümekte. Çünkü hainlerin yaranma kaygısı, düşmanın ekmeğine yağ sürmenin ötesinde iç savaşların fitilini de ateşlemekte. Öte yandan böylesi zamanlarda en zor görev, casusluğa soyunanların omzunda. Düşmanla birlik gibi görünüp vatanseverlik sergileyenler, bir yandan kendi insanının gözünde vatan haini damgasını yemenin sıkıntısıyla boğuşmak durumunda… Bir yandan da görevini sürdürebilmek için şüphe çekmeden hareket etmek zorunda.

Nasıl ki, ülkelerin özgürlük tarihlerini yansıtmaya soyunan kurgular da fedakârlığı ve tehlikeyi bir arada yaşatan köstebeklik durumunu farklı örneklerle sunmakta… Hâlihazırda bu tarzda yaratılıp birbiriyle kesişen iki yapım mevcut. Bunlardan biri 27 Ekim 2016’da yayına başlayan ‘Vatanım Sensin’, diğeri de 7 Eylül 2016’da Kore’de gösterime girip 26 Mayıs 2017’de beyazperdemizde yerini alan ‘Karanlık Görev’… Yapımları aynı döneme denk düşen ve ‘Acaba bir esinlenme olmuş mudur’ diye düşündüren iki kurgunun içeriğinde ana noktalar denkleşmekte. Onun için ihanetle özverinin buluştuğu, acıyla zaferin kaynaştığı ve birbirinin içinden çıkmış izlenimi veren ‘Vatanım Sensin’den, ‘Karanlık Görev’e uzanmak istedim.

VATANIM SENSİN’DE İSYAN VAKTİ!

Sırları ve köstebekleriyle, bu sezon ekranına renk katan dizilerden biri olan ‘Vatanım Sensin’, üstüne ne kadar yazılsa az işlerden. Zira hainlikle, vatanseverliği buluşturup halkların, devletler katında yaratılan savaşların ve entrikaların kurbanı oldukları gerçeğini sorgulanır hale getiren bu yapım tarihe ayna tutarak vatanın değerini düşünmek için fırsat yarattı. Cevdet ile Azize’nin ‘göster çek’ haline getirilen kavuşma olayından dolayı izleyicisini biraz gerse bile, ortaya koyduğu tablo, başkaldırı hareketlerinde köstebeklerin ne denli önemli olduğunu yansıtmayı… Albay Cevdet ve Miralay Tevfik üstünden vatan hainliğiyle, vatanseverlik olgularının iç içe geçmişliğini çok net biçimde hissettirmeyi başardı.

Albay Cevdet görünürdeki vatan hainiydi lakin asıl hain olan, vatansever gibi durup kendi çıkarını düşünerek işgalcilerin hizmetinde çalışmayı kabul eden, Tevfik’ti. Ancak Yunan komutanın ve İngiliz ajanının emriyle Kuvvacıların arasına girerek isyancıları bertaraf etmeyi vazife edinen Tevfik’in, onu mirlivalığa yükselten Osmanlı’nın emrindeki bir asker olduğunu da unutmamak lazım. Bundan dolayı Tevfik’in davranışlarını, Padişah’a bağlılığı üstünden değerlendirecek olursak… Onun da kendince vatansever sayılması mümkün. Yani Azize’ye karşı kuvvetli görünmeyi gaye edinerek taraf tutmakla birlikte, Kuvvacılara karşı çıkan İstanbul yönetimiyle paralel hareket ediyor. Kısacası vatanseverlikle vatan hainliği hususunda asıl büyük ikilemi yaratan, Charles’ın aklıyla kurtulan Tevfik!

Mirliva’nın ifşasını ustalıkla savuşturup Yunan ordusundaki görevini renk vermeden yerine getirmeye çalışırken zokayı yutan Cevdet ise vatanını, aileden üstün tutma fedakârlığındaki bir vatansever. Öte yandan Padişah ve taraftarları nezdinde, Mustafa Kemal’in yolundan giden Cevdet de vatan haini sayılabilir. Velhasıl, savaş ve işgal dönemlerindeki olaylarda netlik her zaman kolay değil. O günlerin şartlarında konumlar da değişebilir, fikirler de. Diziye dönecek olursak… Aşk kıskançlığını da yansıtan Tevfik ile Cevdet’in pozisyon ikileminden gani gani faydalanıldığı kesin. Bununla birlikte Cevdet’in Azize’den gizli yürüttüğü mücadelede ve köstebekliğinde tıkanma noktasına gelindiği de bir gerçekti.

Nitekim birkaç bölümdür bu durumun monotonluğunu yaşayan senaryo şimdi yepyeni bir yola girmiş bulunmakta. İçlerindeki haini yakalamayı görev edinen ve bedelini canıyla ödeyen Stavro sayesinde Cevdet’le Azize’nin kavuşmasını sağlayıp izleyicisini nihayet sevindiren yapım, ajanlıkla yürütülmeye çalışılan isyan konusuna bundan sonra daha farklı bir pencere açacağını belli etti. ‘Ben bitti demeden hiçbir şey bitmez’ diyen Tevfik’in foyasını ortaya çıkartıp ahalide isyankârlık kıvılcımı yakarken Cevdet’in köstebekliğini de deşifre eden senaryo, vatan savunması noktasında ivmesini artırarak dizideki durağanlığı kırıp daha aksiyoner bir sürecin düğmesine bastı. Hadi hayırlısı.

Charles’ın ‘Tavşan kaç, tazı tut’ mantığındaki İngiliz taktiğiyle ortalığı karıştırdığı süreçte senaryonun gelişiminde bir diğer ayak, Leon kanadı olacaktır. İmkânsızlığa rağmen gelişen aşk olgusunu köstebekliğin sosu yapan dizide, Hilal uğruna bayrağına ve babasına ihaneti göze alan Leon’un ikilemi, gençlerin ilgisini çekmek için birebir. ‘Türk kızı Yunan subaya âşık olur mu’ tartışmasındaki bu sevda, Leon’u da vatan haini yaparak hikâyenin ufkunu genişletecektir. Hilal ve ailesinin Leon vasıtasıyla yeni bir yola girmesi de mümkün. Bunun ötesinde isyan mücadelesinin içinde yer alan Ali Kemal’in Yunan komutan Vasili’nin oğlu olduğu gerçeği de var sırada. Yani bir ikilem de bu cephede mevcut. Eminim senaryo bu sırrı da açığa çıkartmak için güzel bir gelişim düşünecektir mutlaka.

Sözün kısası; Mustafa Kemal Paşa’yı anarak düşmandan korkmama sürecinin mesajını veren ‘Vatanım Sensin’, İngiliz projesi olan taarruz planıyla ve Cevdet’in açığa çıkmasıyla kırılma noktası yaşadı. Bu noktada Cevdet’in, hainleri bulmak için o koordinatları özellikle verdiğini söyleyip köstebekliğini sürdürmesi de olası… Ali Kemal’in gerçeğini koz yapması da! Bir şekilde kurtulacakları kesin olan Cevdet ve ailesi cephesinde durum her ne olursa olsun kartların açık oynanacağı bu isyan vakti çok şeylere gebe. Dizinin bundan sonrasında vatan sevgisinin çok daha kanlı canlı sergileneceği muhakkak. En azından beklentim bu yönde. Vatan haini görünenlerin aslında vatanları için mücadele yürüttüklerini işleyen ‘Vatanım Sensin’in nasıl bir gelişme sunacağını zamana bırakıp, onunla aynı mantığı taşıyan bir başka köstebeklik öyküsüne geçecek olursak… İsyancıların vatanseverliğiyle, işbirlikçilik ikilemini çarpıştırıp tıpkı ‘Vatanım Sensin’deki Vasili gibi ‘Düşman içimizde olursa’ diyen ‘Karanlık Görev/ Age of Shadows’ huzurlarınızda! Tarihi yansıtan gerilimli kurgusuyla dikkat çeken filmdeki tablo nasılmış, bakalım.

‘KARANLIK GÖREV’İN ÖZÜ, ‘VATANIM SENSİN’LE DENK!

Senaryosu ve yönetmenliği Jee-woon Kim’e ait olup Venedik ve Toronto gibi dünyanın önemli festivallerinde gösterilmenin ardından Güney Kore’de 10 günde 4 milyon izleyiciyle gişe rekoru kırarak bu ülkenin Oscar adayı ilan edilen ‘Karanlık Görev/ Age of Shadows’, 1910’da Japonların işgaliyle koloni haline getirilen Kore’nin 1920’li yıllarından bir öykü… Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’daki yenilgisine yani 1945’e dek süren bu işgal döneminde gelişen özgürlük direnişinden bir kesit aktaran yapım, ‘Vatanım Sensin’in film versiyonu şeklinde görülebilecek bir öyküye sahip.

Film, maddi kaynak bulup Kore’nin bağımsızlığını desteklemek için ülkenin zenginine tarihi biblo satma girişimindeki isyancıların ihanete uğrayıp baskın yemesi ve kovalamacayla açılmakta… İşgalci Japon Başkomiser’in hizmetinde çalışan Koreli komiseri hain olarak görüp ‘batan gemiden kaçan fare’ şeklinde niteleyen ve teslim olmaktansa kafasına sıkmayı tercih eden vatanseverin onurlu ölümüyle başlangıcını yapan ‘Karanlık Görev’in devamında, Dürüst Kardeşler isimli bağımsızlık sevdalılarının mücadelesini köstebeklikle bağdaştıran bir gelişimle karşılaşıyoruz. İşte tam da bu noktada film, ‘Vatanım Sensin’le çakışıyor. Nasıl derseniz… Her özgürlük öyküsünde köstebeklik olur mantığının ötesinde, cevabı, ‘Vatanım Sensin’le ‘Karanlık Görev’in benzerliklerini sıralayarak verelim.

- ‘Karanlık Görev’i üstlenen Seul Emniyeti Komiseri Lee Jung-chool, bir yönüyle ‘Vatanım Sensin’deki Tevfik’i anımsatmakta, bir yönüyle de Cevdet’i… Tevfik gibi ülkesinin işgalini kabullenip işgalcilerin yanında yer almış biri. Para ve yeme düşkünlüğüyle de Tevfik’le benzeşen karakterin, isyancıların arasına sızma görevini üstlenmesi, Tevfik’in Kuvvacıların arasına girmesiyle paralel. Dahası tipiyle de onu çağrıştırmakta.

Öte yandan Lee ile Cevdet arasında da paralellik var. Eskiden kendisi de bir direnişçi olan ve ülkesi için mücadele verirken taraf değiştiren Komiser’i, bu yönüyle Cevdet’e benzetmemin sebebi, filmin kırılma noktasında yaşananlar. Öyle ki, kendisine hiç güvenmediğini her fırsatta açık eden Japon Başkomiser’e yaranmak için direnişçilerin arasına sızma görevini kabul eden Lee’nin hainlik tablosu süreç içinde değişime uğrayıp vatanseverlikle buluşmakta. Trende yaşananlar bu açıdan kayda değer! Anlayacağınız Lee, Tevfik ile Cevdet’in tek kişide vücut bulmuş hali ve oldukça etkili bir performansı var.

-‘Karanlık Görev’i, ‘Vatanım Sensin’le benzeştiren bir diğer karakter, Japon Başkomiser Higashi… Direnişçilere inancını yitirme gerekçesiyle taraf değiştirip emrine giren Koreli Komiser Lee’ye kendi halkını sindirme ve isyancıları yakalama görevini veren Higashi, yaptıklarından çok yapacakları için Cevdet’e minnettar olan Yunan komutan Vasili’nin konumunda! İyi bir polis olarak gördüğü Lee’yi Japonlar için kullanmakla birlikte içinde sürekli şüphe var. Bundan dolayı da her an gözü üstünde ve onu sürekli denemekte. Taarruz gerçeğini Cevdet’ten saklayan Vasili, Eşref Paşa’yı ve Mirliva’yı yakalama görevini nasıl Cevdet’e vermişse, isyancılara yönelik büyük operasyonun ayrıntısını Lee’den saklayan Japon Higashi de Lee’nin bağlılığını sınamak için Koreli isyancılara işkence yaptırmakta. Anlayacağınız ‘Ayvaz kasap hep bir hesap’ durumu.

-‘Karanlık Görev’deki Japon Komiser Hashimoto da, filmle dizinin arasındaki bir diğer denklik unsuru. Koreli Lee’yle birlikte görev yapıyor ama ona hiç güveni yok. Köstebekliğinden şüphelenmekte. Onun açığını yakalayıp kendini yükseltmenin derdinde. Bundan dolayı Hashimoto’yu da ‘Vatanım Sensin’deki Albay Stavro’ya rahatlıkla benzetebiliriz.

-Ayrıca filmdeki isyancıların başı olan ve Japon Başkomiser’in yakalamak için çaba sarf ettiği isyancı, Kim Woo-jin karakteri üstünden de diziyle bağ kurabiliriz. Bu karakterin, bombaları Seul’e getirme aşamasında Komiser Lee ile yakınlaşması, Yunan işgaline karşı hareketinde ve silahların ele geçmesinde Cevdet’in köstebekliğinden faydalanan Eşref Paşa’yı hatırlatmakta.

-Ve Kim ile gönül bağı olan kadın vatansever Yun… Burada diğerleri kadar benzeşme olmasa dahi bu karakteri de, filmin aşk ve vatan kanadını doldurmak babında, ‘Vatanım Sensin’deki Azize’nin yerine koyabiliriz. Yeter ki sonu benzemesin.

SONUÇTA; Her iki yapımda da yabancı devletlerin ortalığı karıştırdığı gerçeğinde… ‘Vatanım Sensin’den ‘Karanlık Görev’e denklik durumu bundan ibaret. Japonya’nın kolonisi olmaktan kurtulmakla birlikte Kuzey’i Sovyetler’in, Güney’i de ABD’nin işgaline uğrayarak sözde bağımsızlaşıp bundan sonra Kuzey’le Güney savaşına sahne olan(Ki, Türkiye de Birleşmiş Milletler kararıyla asker yollamıştır)… Ve defalarca darbeler yaşayarak Altıncı Cumhuriyet’le 1988’ten günümüze gelmeyi başaran Kore’nin ‘Karanlık Görevi’ni seyrederken ‘Vatanım Sensin’in temel öyküsüyle bağ kurmak, bakan göze göre değişse dahi… Her iki yapım özünde aynı formatta ve birbiriyle denkleşen yönü çok! Bu denkliği artık nasıl yorumlarsanız…

‘Vatanseverlikle, vatan hainliği ikilemini en güçlü hissettiren hangisi’ diye soracak olursanız… Akıcı temposundaki aksiyon görselliğini, dönem atmosferinin mükemmelliği ve oyuncuların ustalığı sayesinde şölene dönüştürüp bu sahnelerin gücünü, Ravel’in Bolero’su gibi isabetli müzik seçimleriyle destekleyen ‘Karanlık Görev’, öyküsünü bölümlere pay etmeden anlatma avantajına sahip kuşkusuz. Lakin finale doğru dozu artan vahşet ve işkence görüntüleriyle, işgalcilerin acımasızlığını gösterip planlı sürpriz sonuyla vatanseverliğin nasıl bir şey olduğunu en kanlısından ve gururlusundan sunarak isyanın devamını getiren ‘Karanlık Görev’in soluksuz seyredilecek etkili bir yapım olduğu da kesin. Keşke ekranda yer bulsa, kıyaslama daha iyi yapılsa diyeceğim ama… Şimdilik sinemada iyi seyirler.

Anibal GÜLEROĞLU

[email protected]

www.twitter.com/guleranibal