Yaz günleri romantik komedi tadında uçup gitti ve biz yeni sezonun hareketliliği içinde bulduk yine kendimizi. Ekranlar iddialı dizi yarışına girişirken hangi yeninin daha başarılı olacağının merakı da başladı haliyle. Henüz tüm yapımlar izleyiciyle buluşmadığı için bu konuda yorum yapmak hata olur. Lakin sezonun yeni tutkusunun, hukuki mücadeleyle gizemi buluşturan ve kadından yana tavır takınan içerikler olduğu kesin.
Malumunuz ara ara belli konulara yoğunlaşmak, iş yapan temaları kabak tadı verdirene kadar evire çevire işlemek dizi sektörünün bariz alışkanlıklarından. Nasıl ki, geçmişin öyküsünü işlerken günümüze yönelik mesajcılığı aralara sıkıştırarak algı misyonunu layıkıyla yerine getiren tarih dizileri kaç sezondur tam gaz devam ediyor. Geçtiğimiz sezonun modasıysa psikiyatrik vakalarla izleyicinin psikolojisine dokunup reyting toplama üzerineydi ki, aşk üçgenlerinin klişe karakterlerinden bunalanlar sayesinde, bu yolda ilerleyenlerin hedefi tutturması çok kolay oldu. Nitekim yeni sezonlarıyla da ilgi toplamaktalar.
Özgün hikayeler üretmek yerine başkalarının hayal dünyasından doğan başarılı yapımları uyarlama mantığına dört elle sarılan… Ve dahi İngiliz dizilerini gözüne kestirenler, şimdilerde kadın erkek ilişkilerine odaklanarak buralardan gelişen suçları-ihanetleri, taciz-cinayet gizemiyle harmanlayan senaryolara dadandılar. Halihazırda bu tutkuyu yansıtan üç yeni yapım izleyiciyle buluşturuldu. Biz de sezonun yeni tutkusunu masaya yatırıp eldeki mevcutlar doğrultusunda hangisinin daha başarılı performans sunduğuna kısaca değinelim dedik.
‘EVLİLİK HAKKINDA HER ŞEY’DE BİR ŞEYLER EKSİK…
‘Son Yaz’ın çehresini yargıyla soslanmış gizemli intikamcılık yönüne çevirerek elini güçlendirdiği sezona giriş yapan FOX, elindeki dizi çeşnisiyle oldukça gayretli görünmekte. Nasıl ki, rekabette hızlı olma avantajını kullanan kanal, ‘Uzak Şehrin Masalı’nın ardından ‘Evlilik Hakkında Her Şey’i de soktu devreye. Peki, iddialı dizi istenen verimliliği sağlayan performans sergileyebildi mi?
Bu noktada öncelikli saptamamız, ‘Evlilik Hakkında Her Şey’de ihanet yargısının hüküm sürdüğü ve dolayısıyla sezonun yeni tutkusu olan ‘yargı-gizem’ sürecine evlilik-ihanet-boşanma üçgeninden bakan bir içerik sunduğu yönünde olacak. Bu da demek oluyor ki, senaryonun önü açık ve izleyiciye çok şey sunabilir. Ayrıca dizinin bir uyarlama olduğunu ve orijinalinin beğeni topladığını da hesaba katarsak, rakipleri karşısında güçlü bir konumda gibi duruyor.
Gel gör ki, tüm bu detaylar gerçekle tam bağdaşmadı. Gelişime ve çok yönlülüğe fazlasıyla müsait olan dizinin içerik yansıması maalesef işin uyarlandığı ‘The Split’ kadar sert-çarpıcı olamadı. İlk bölüm itibariyle hissedilen yüzeyselliğin ötesinde sahnelere bariz bir soğukluk hakimdi. Yanı sıra gerek olayın yargı kanadında gerekse karakterler arasındaki etkileşimde izleyiciye duygu aktarımı sıkıntısı mevcuttu. Yani zaman zaman gereksiz abartılar da barındıran kurgu, ne eşler arasındaki ihanetin yıkıcılığını ne de Azra’nın ‘Boşanma siz uyanıkken yapılan açık kalp ameliyatına benzer’ saptamasındaki ayrılık sancısının büyüklüğünü hissettirmekten oldukça uzaktı.
KISACASI; Orijinalinin gücünden yeterince faydalanmayan… Boşanma yolundaki evliliklerde kadın mağduriyetine yönelik mesajcılığa soyunurken yargı olayına henüz tam giremeyen… ‘İki çocuk verdim’ misali söylemlerle kadına yönelik yerli dizi zihniyetini tekrarlayıp klişelere ağırlık verileceğini çokça hissettiren… Güçlü kadın imajı çizmek isterken gerçeklerle pek bağdaşmayan… Ve Azra’nın ihanetçi kocasını olduramayan ‘Evlilik Hakkında Her Şey’de bir şeyler eksik.
Eksikler giderilmek için vardır kuşkusuz. Dolayısıyla ihanetin en yakındaki kişilerden geleceği gerçeğini ele alırken özellikle silikon patlatıcılığına soyunan Selen Uçer’in mükemmel canlandırmasıyla renklenen ve başarılı olan yapımın bölümler ilerledikçe bu soğukluğu, söylem yüzeyselliğini üstünden atacağını… Daha doğal diyaloglarla, izleyiciyle etkileşime büyük katkısı olan, duygusal eksikliği gidereceğini düşünmek mümkün. Lakin böylesi rekabetçi bir ortamda ilk bölümün izleyicide bıraktığı izlenimin önemini de göz ardı etmek imkânsız.
Nitekim ‘Masumlar Apartmanı’nın yeni sezonunda da zirvedeki yerini koruması karşısında zorlanan ve ilk bölümüyle AB’de üçüncü olan dizi Total grubunda daha gerilerde kalarak yedinciliğe yerleşti. Yeni rakipler çıktıkça bu sıralamanın değişeceğini de hesaba katarsak… ‘Evlilik Hakkında Her Şey’i anlatırken uzun soluklu olmanın zorluğu daha net gösteriyor kendini. Yanılmak dileğiyle…
‘YALANCI’, YALAN OLMAMALI!
Kadına şiddetin, tacizin zirve yaptığı… Tecavüzcüyü suçlayıp cezalandırmaktan ziyade tecavüz mağdurunun ‘karşı koyma, pas verme’ detayının sorgulandığı… Kimi zaman ‘Bir kereden bir şey olmaz’ mantığının dahi ortaya atılıp hafifletici sebep bolluğu yaşandığı bir dünyada tecavüz olayını ele almak ve bu konuda söylem geliştirmek ne derece etkili olur bilmem ama… Böylesi taciz vakalarına karşı durabilmek için yargı gücünün çeşitli vesilelerle sık sık dillendirilmesi ve yol gösterici mesajcılığın yoğunlaştırılması her şeye rağmen yegâne çare gibi. Hal böyleyken İngiliz dizilerinden uyarlanan yerli yapımlar kervanına katılan ‘Yalancı’nın varlığı da bir başka önem kazanıyor. Tabii bu gerçeği kavrayan için.
Açıkçası boş zamanlarında kanoya binmesiyle, doktoru evine davet edişiyle toplumdaki yaygın kadın profiline ters düşüp kimi zihniyetlerden tepki görme tehlikesini göze alarak uyarlandığı ‘The Liar’ın yolundan mümkün mertebe sapmayan ‘Yalancı’ bu önemin hakkını layıkıyla vermiş durumda. Öyle ki, orijinalin başlangıç görselliğini aratmayacak açılışıyla güzel bir atmosfer oluşturup devamında orijinalini de geçen dizi, çekim kalitesiyle yerli yapım çıtasını oldukça yükseltmiş halde. Erkek egemen dünyada bir başına ayakta kalma amacındaki güçlü kadın profilini, Burçin Terzioğlu’nun kasvet yaratmadan gerçekleşen canlandırmasıyla, çok başarılı biçimde aktardığını da vurgulamak lazım ayrıca. Dahası ‘Kim yalan söylüyor’ noktasında ‘The Liar’ dizisiyle örtüşen ‘Masumiyet’i de hatırlatan ‘Yalancı’da yargının ilk ayağı olan polis soruşturması da dozunda ele alınarak verilmiş. Yani ‘Yalancı’da her şey tam kıvamında.
Peki, bunca başarılı performansın karşılığı alınabilmiş mi? Maalesef. ‘Kırmızı Oda’ ile ‘Aşk Mantık İntikam’ın kapıştığı Cuma akışını seçerek en büyük hatasını yapan ‘Yalancı’, Total’de ilk on içinde yer bulamazken AB grubunda da ancak 10’uncu olabildi. Devamında AB’de dördüncülüğe yükseldi ama… Yeter mi?
DİYECEĞİM O Kİ; Gerek uyarlama kalitesiyle gerek akış enerjisiyle gerekse bilinçlendirici mesajcılığın hakkını veren söylemleriyle her açıdan kayda değer bir yapıda olmasına rağmen ‘Yalancı’ yeterli ilgiyi görmüyor. Rakiplerin yerleştirdiği algı düzenini kıramayarak ‘Yalancı, yalan olmamalı’ dedirtiyor.
Daha ilk bölümüyle Show TV’ye reyting hüsranı yaşatan dizi, tekrarlarıyla akıllarda yer edip ilerleyen bölümlerde Total’deki reyting performansını düzeltir mi? İnşallah diyeceğiz ama ‘İki taraf, tek doğru’ diyen ‘Yalancı’nın bu konuda işi hiç de kolay değil doğrusu.
‘YARGI’ DEĞERLERİ SORGULATMAKTA…
Adalet ve aile değerleri… İlk etapta birbirinden farklı gibi dursalar da toplum nezdinde iç içe geçmiş kavramlar. Dolayısıyla her ikisinin birlikte sorgulandığı durumlar sıkça karşımıza çıkmakta. Nasıl ki, usta kalem Sema Ergenekon tarafından yaratılan ‘Yargı’nın içeriği de bizi böylesi bir dünyanın içine çekiyor.
Yıllarını dürüst bir meslek hayatı sürdürmeye adayan ve çocuklarından da aynısını bekleyen Cinayet Büro Amiri bir baba… Babasının izinden giderek adil yargıya inanan ve hiç kimse için adaletten taviz vermemeyi ilke edinerek günümüze örnek teşkil eden başarılı bir Savcı… Müvekkillerini savunmak adına gerekeni yapmaktan çekinmeyen ve yeri geldiğinde bu gözü karalığı sayesinde ipten adam alan bir Avukat… Ve adaleti sağlamak adına kendisini hapse tıktırmaya niyetli gibi duran ailesine inat, ‘Suçsuzum’ diyen bir genç. Tüm bu karakterlerin kesiştiği nokta ise çöpte bulunan gizem dolu bir kadın cesedi.
Yargı aksiyonuyla aile ve aşk dramını buluşturan bu çerçeveden yola koyulan ‘Yargı’ için çok şey söylemeye gerek yok aslında. Zira içeriğinden, oyunculuğuna başarılı bir tempoya sahip. Kaan Urgancıoğlu ile Pınar Deniz’in ‘Aşk 101’deki uyumlu birlikteliklerini güçlendirerek sürdürdükleri yapım, hem izleyici algısına müsait üslupta… Hem de adalet-yargı sisteminin sahip olması gereken özellikleri layıkıyla dile getiren mesajcılıkta bir senaryo anlayışıyla yaratılmış.
Tüm bu özellikler sayesinde ilk bölümüyle başarıyı yakalayarak Pazar gününün rakiplerini geride bırakıp üç grubun sıralamasında da ikinci oldu. Dizinin aynı tempoda sürmesi halinde, ki bunun aksini düşünmek pek mümkün değil, bu tablonun değişmeyeceği muhakkak.
VELHASIL; Kanal D’yi Pazar akışında rakiplerinin önüne geçiren ‘Yargı’, sezonun yeni tutkusunun hakkını komple veren bir iş niteliğinde ekranda yerini aldı. Sezondaki benzer işlerin aksine, hak ettiği değeri de gördü. Tebrikler.
SONUÇTA; Sezonlar değiştikçe, eskisinden farklı olarak, dizicilerin içerik tutkusu da değişiyor. İzleyicilerin dizi alışkanlığı da buna paralel olarak yol alıyor. Bu noktada kaliteli olduğu halde yeterli ilgiyi göremeyerek riske giren de çıkıyor, hedefi tutturarak beklentileri tatmin eden de… Şans işte. Değerlendirmeyi bu yönden yaptığımızda, yeni sezonda farklı seçeneklerle önümüze konan adalete dair mesajcılık tutkusunun galibi ‘Yargı’ oldu diyoruz biz de.
Günümüzün yargı tutkusuna dair son söz Albert Einstein’dan gelsin… ‘Özel bilgi değil, bağımsız düşünce ve yargı kabiliyetinin gelişmesi en önemli yere yerleştirilmelidir’! ‘Anlayana’ diyerek koyalım noktayı.
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal