İnsanlar, kahramanlık öykülerini severler. Bundan dolayı özel kuvvet elemanlarının gücü, üniformaların çekiciliği, silahların erkeksi özendiriciliği oldum olası iş yapmıştır kurgu dünyasında. Emerson’ın ‘Kahramanlıklarını devamlı anlatan kahramanlar, sonunda korkakları bile bıktırırlar’ sözündeki gerçeklik payı bir yana… Son zamanlarda bizde de bu türden işlere merak sarıldı. Artık Amerikan filmlerinin yarattığı gazla, ‘Biz neden kahramanlıkla propaganda yapmıyoruz’ mantığından mı, yoksa tıkanma noktasına gelen klişe senaryolara soluk aldırma isteğinden mi? Ya da söylenmek istenenleri bu kitlesel iletişim yoluyla zihinlere işleme gayretinden midir? Sebep, hepsinin toplamı da olabilir… Artık hangi maksatla olursa olsun savunma güçlerimizin öyküleri sinemamızın ve dahi dizilerimizin baş tacı haline geldi.
Aslında kurguların bu dünyaya yönelmişliği yeni değil. Daha önceden ‘Tek Türkiye’, ‘Sakarya Fırat’, ‘Şefkat Tepe’, ‘Sungurlar’, ‘Kurtlar Vadisi’ gibi dizilerin yanı sıra ‘Nefes-Vatan Sağ olsun’, ‘Dağ’ filmleri de bu türün yoğun ilgi gördüğü gerçeğini göstermişlerdi. ‘Bordo Bereliler Suriye’ filmi beyazperde yolculuğunu başlatmışken üç kanalda birden destansı özel tim dizilerinin yer bulması da bu ilginin devamı. ‘İsimsizler’, ‘Söz’ derken ‘Savaşçı’ da devrede.
Başlangıç itibariyle baktığımızda üçünün de reyting sonuçları gayet başarılı durumda. Peki ya içerikleri? Bu üçlüden hangisi daha iyi anlatım diline sahip? Vatan koruyan kahramanlar arasında kıyas olur mu demeyin. Nihayetinde kurgusal dünyanın dizi rekabeti söz konusu olduğundan, insan ister istemez düşünüyor ‘Hangi asker dizisi daha başarılı’ diye. Bu soruya cevap verebilmek için dizileri topluca değerlendirmek en doğrusu.
‘İSİMSİZLER’İN ÖZÜ, BİRLİK-DİRLİK ÜSTÜNE
Ziya Paşa, ‘Âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde’ demiş ya… ‘Filinta’, ‘Payitaht Abdülhamid’ gibi işlerle tarihi dizi alanında eserlerini ve tarzını ortaya koyan Es Film ile ‘Galip Derviş’, ‘Boynu Bükükler’ gibi işlerde imzası olan Barakuda Film’in ortak yapımı ‘İsimsizler’ de aynen öyle. Yöntem de, niyet de, hedef de meydanda.
10 Kasım 2016’da odasına yerleştirilen bombayla şehit düşen Mardin-Derik kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün anarak başlayan ‘İsimsizler’, vatan uğruna Hakka yürüme yolunda olanların ilk kuralının ‘yaşamak’ olduğu gerçeğini hatırlatarak çıktı karşımıza. Amerikan kahramanı Rambo değil gerçek olanların öyküsünü, Yıldıray Gürgen’in müziğiyle destekleyerek sunarken vatanı korumaya baş koyanların, şerefsizlerden üstünlüğünün ‘dualarla yollanmak’ olduğunu işaret eden anlatımın özü, Menbiç’i Efrin’e kavuşturmak isteyenlerin bağımsızlık için Suriye’de kurdukları şer ittifakına karşı birlik-dirlik üstüne!
Dizideki kurgusal Kaymakam Orhan Yağız’ın şahadetinin gerçekleştiği Virankaya’yı şer ittifakının Türkiye’ye açılan kapısı olarak görenlerin enerji kaynaklarını sahiplenme arzusuna değinen ‘İsimsizler’in baş özelliği, içeriğinde güncele yönelik mesajların belli bir üsluba sahip olması. Başlangıcında geçmişteki polis tokatlamasına, Pensilvanya’ya ve oradaki misafiri sevenlere de gönderme yaparak yol alan dizinin yöre halkının devlete destek çıkıp kendi huzurlarını kaçıran teröristlerden bezdiği söylemi bu hususta kayda değer ayrıntılar.
Öte yandan çatışma aksiyonlarında kimi yerde abartıya gidip mantıkla ters düştüğü de bir gerçek. Mesela çocuğunun acısını yüreğinde taşıyan Dayı’nın her attığını vurması… Ki, bu durum özellikle ilk bölümdeki pusuda çok göze batıcı olmuştu. Kayaların ardında siper alan keleşli teröristlerin açık alanda koşturan Dayı’yı vuramaması gerçekçilikle tersti. Keza çiçeği burnunda Kaymakam Fatih’in tabancayla her attığını indirmesi de inandırıcılığı zedeleyen bir detaydı. Yanı sıra teröristin getirildiği hastanedeki Doktor Elif’in Özel Tim mensubuna kafa tutma cesaretini çözememiştim. Doktorun, şahsa insani açıdan yaklaşsa dahi olağanüstü halde böyle çemkirerek konuşmaya ve sorguyu engellemeye gücü yetmezdi. Benzer halleri dizinin devamında da gördük. İkinci bölüm başında ateşe su yerine odun taşıyan canlı bombanın etkisiz hale getirilmesindeki cevvallik, sanki bölgede askeri güçler yokmuşçasına Kaymakam’ın elde tüfek operasyona katılmasının yansıtılması ve nicesi… Gerçek yaşamla denkleştirmek pek mümkün değildi ne yazık ki.
Velhasıl; ‘Devlet, Yavuz Sultan Selim Handır’ diyen içerik söyleminde dini motifleri de bolca kullanan ve Güneydoğu’da şehit düşen vatan koruyucularının arasında nice isimsiz kahraman olduğunu vurgulamak istercesine ‘İsimsizler’ olarak nitelenen yedi kişilik ekibin vatandaki birliği-dirliği bangır bangır vurgulayıp niyetini açık seçik ortaya koyma misyonu iyi. Ama bunu yaparken zaman zaman hem aksiyon mantığında ölçü kaçıyor, hem de misal Dayı karakteriyle ‘Abdülhamid’ benzeri şiirsel ve ulvi bir havaya sokulan ideolojik söylemde aşırıya gidilip tiyatrovari dayatmacı tabloya giriliyor. Bu ise anlatım doğallığını ve özümsenmeyi etkiliyor.
Kuşkusuz bizler rahat yaşayalım diye canları pahasına mücadele veren kahramanlarımızın yaşam gerçeklerine değinen, onların ne şartlarda çalışmak durumunda olduklarını gözler önüne seren ve bizleri kısmen bu dünyanın içine sokarak yüreklerimizi titreten kurguların söylemini ekrandaki işlerden ayrı bir yere koymak gerek. Lakin bunu yaparken de yersiz abartıcılığa düşüp dikteci hale gelmemek lazım. Aksi takdirde kendini, kendine övenlerin konumuna düşmek ve kötüleme heveslilerine fırsat vermek kaçınılmaz. Naçizane hatırlatırım.
SÖZ’ÜN GÜCÜ, DUYGULARLA YOL ALAN ÖZÜ
‘İsimsizler’e nazaran daha duygu odaklı bir özel tim işi olarak karşımıza çıkan ‘Söz’le ilgili görüşlerimi ‘‘Söz’ün hakkını tarafsızca vermek lazım’’ başlıklı yazımda detaylı biçimde aktardığım için burada bir kez daha uzun uzadıya ele almayı gereksiz buldum. Bununla birlikte kıyaslama adına belli detayları vurgulamakta fayda var.
İyi bir asker ve iyi bir insan olarak ölmek isteyenlere ‘Bu toprakları çok sev. Ama üstünde yaşayanları daha çok sev’ diyerek vatanla vatandaşı bütünleştirip vatan sevgisinin özünün insan sevgisine dayandığı gerçeğine odaklanan ‘Söz’de militarist zihniyet ikinci planda. Öncelikli olarak elinde silah tutanların da kalbi olduğu ve duyguların önemi vurgulanmakta. Diğer taraftan terörizmin gelişmesini yorumlarken eline silah alanlarla empati kurup terör durumunu yoksulluğa, işsizliğe bağlayanlara karşı tavrı da net. Bu noktada, duyguları vatan savunmasına ve dış mihrakların kışkırtmasıyla huzursuzluk çıkartanların yarattığı kıyıma kaydıran dizinin bilinçli yapısı, sunum doğallığını ve mesaj dengesini de beraberinde getiriyor. Böylece ‘İsimsizler’le aynı gün yayınlanan ‘Söz’ün duygularla yol alan özü öne çıkıveriyor.
‘SAVAŞÇI’NIN İYİSİ, YİĞİDİN DELİSİ!
TRT’nin iyi reyting getiren işlerinden olan Osman Sınav yapımcılığındaki ‘Sakarya Fırat’ı hatırlamayanınız yoktur eminim. Süleyman Çobanoğlu’nun senaryosuyla dört sezon boyunca ekranda kalan yapım, ‘Çözüm süreci’ gerekçesiyle 2013’te noktalanmıştı. Şimdi Süleyman Çobanoğlu bir kez daha aynı türden bir iş için senaristliğini konuşturmakta. Sanki ‘Savaşçı’yla birlikte ‘Sakarya Fırat’ın devamını getiriyor gibi!
Sarp geçitlerde yol alan konvoyun detaylı çekimleri ve ‘En manyak yerden de geçerim’ diyenlerin pasta muhabbetiyle açılışını yapıp erken fark edilen tuzakla dağların acı gerçeğine yönelen ‘Savaşçı’, ayrıntılara önem vereceğini baştan ortaya koyan bir iş oldu. Yabancı filmlerin tadında gerçekleştirilen patlamanın şokunu yaşayan Serdar Üsteğmen’in uçuruma yönelişi, ateş altında olmasına aldırmadan onu kurtarmaya koşan Yüzbaşı Kağan’ın çabası derken… 15 Temmuz 2016’da bir hapishane koğuşuna geçen akış, ‘Kale’ okuyan Albay Halil İbrahim’in ‘Bunlar bizi öldürmeye çalışıyorsa çok önemli bir şey olacak’ sözünün ardından ‘Kalkışma’nın görüntülerini ekrana taşıyarak dizinin yol haritasını da belirlemiş oldu.
‘Asker dediğin adam iki bacağı kopmuş da olsa enseyi karartmayacak’ şeklindeki baba nasihatiyle vatan savunmasına koşan Albay’ın canlandırmasını ‘Dağ 2’nin Kurmay Albay’ına yani Murat Serezli’ye teslim ederek aynı sert havayı solutan yapımın içeriği aslında biraz ‘İsimsizler’den, çokça da ‘Söz’den esintiler taşımakta. Hedef aynı olunca izlenen yolun kesişmesi bir noktaya kadar kabul edilebilinir. Ama o nokta aşılınca, yapımlar arasındaki benzeşmeler de klişe yaratıp heyecanı öldürüyor. Tıpkı dram dizilerindeki gibi.
Öte yandan ‘Savaşçı’ya asıl özellik katan, ‘yiğidin delisi’ olarak gördüğüm Kağan Yüzbaşı yani Berk Oktay! Bu rolü için 10 kilo verdiğini açıklayan ve yeni haliyle hayli değişik görünen Berk Oktay’ın canlandırmasını çok beğendim. Ailesiyle birlikteyken ‘Ben o pirinçleri yerim ama’ diyerek ana kuzusu kıvamındaki oyuncunun dağlardaki operasyonlarda tam tersi bir kimliğe bürünüp deli savaşçıya dönüşmesi mükemmel olmuş. Ancak Berk Oktay’ın sunumuyla öne çıkan karakterin bazı sahnelerde mantıksızlığa kurban edildiği de aşikâr. Misal, hapisteki saldırganların üstüne uçuşunu ve dövüş anını yavaşlatmalarla sunarak etkisini artırmayı hedefleyen yapımda, bu davranışından dolayı Kağan’a hiçbir yaptırım uygulanmamasını sorgulamamak imkânsız.
Diyeceğim o ki; Mustafa Kemal’in Samsun’dan İzmir’e uzanan vatan sevdasını ölümü göze alarak yürüttüğünü dillendirip Atatürk’ü anmayı ihmal etmeyen ‘Savaşçı’, kılıcın keskin ucunda yürüyen Kılıç Timi’nin aksiyonuyla savaşçının iyisinin, yiğidin delisinden çıktığını gösterdi izleyicisine. Tipleri değişen oyuncuları, anlatımı ve yapımıyla Türk televizyonlarında fark yaratma çabasının ödülü de, total kitlede sezonun en iyi sonucunu alması oluyor.
HANGİ KAHRAMANLIK DİZİSİ DAHA BAŞARILI
Terörle mücadeleyi senaryo konusu eden üç kahramanlık dizisini kısaca değerlendirmenin ardından aralarından hangisinin daha başarılı olduğu konusuna gelecek olursak…
Reyting yönüyle ‘Savaşçı’ farkını fark ettirse bile dizinin yayın günündeki boşluk avantajını da hesaba katmalıyız. Star’ın ‘Söz’ü Kanal D’nin ‘İsimzisler’ine rakip yapması yetmiyormuş gibi her iki dizinin Pazartesi’nin zorlu süreciyle de başa çıkmaya uğraşmasına karşın FOX’un ‘O Hayat Benim’in yerine getirerek Pazar rahatlığını seçme akılcılığının bu reyting bolluğunda etkisi büyük kuşkusuz. Dolayısıyla burada da reytinglerin yüksekliği gerçek başarı kriteri sayılamayacağından geriye sunum ve öykü kalıyor.
‘Savaşın en büyük silahı propagandadır’ diyerek vatan savunmasında özel timin gücüne ağırlık veren ‘İsimsizler’ de… ‘Gözün arkada kalmasın’ sloganıyla yola çıkıp Doğu’daki askerlerin özverili mücadeleciliğini insani ağırlıkla anlatan ‘Söz’ de… Ve dahi bordo berelilerin vatan aşkını 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla bağdaştırıp öyküsünü orta yoldan geliştiren ‘Savaşçı’ da ana fikir açısından aynı misyonun ürünü. Aralarındaki yegâne fark, anlatım dilinde gösteriyor yüzünü! Bu açıdan ele alındığındaysa muhakkak ki herkes kendi kafasındaki kahramanlık anlayışına ve mesajcılık algısına göre değerlendirecektir.
NETİCEDE; Herkesin kıymetlisi kendine. Benim içerikte kullanılan anlatım dili açısından favorim, insan faktörünü ön plana çıkartıp keskinleşmeden daha yumuşak ifadelerle derdini anlatan ‘Söz’… Kahramanım, Berk Oktay’ın canlandırdığı Yüzbaşı Kağan… Müziğin duyguları coşturan gücünü en yoğun hissettirme noktasında tercihimse ‘İsimsizler’. Yeni tutkumuzun kahramanlık kurgusu olduğu bu süreçte her üçüne de yolculuklarında başarı dileklerimizle…
Anibal GÜLEROĞLU
[email protected]
www.twitter.com/guleranibal