Davutoğlu’na göre, Ak Parti’ye karşı tuzak kuran cepheye Papa da katılmış. Tam da seçim öncesi, Türkiye’de bir iç demokrasi şenliği yaşanırken…
Davutoğlu, Katoliklerin liderini uyarıyor:
“Papa’ya tekrar sesleniyorum. Katolik dünyasının engizisyon mahkemesiyle İspanya’dan kaçanlar, İstanbul’da, İzmir’de bizim adalet düzenimizde huzur buldular. Tarihi olayları konuşmaya hazırız. Ama tarih üzerinden milletimize hakaret ettirmeyiz.”
Başbakan, Papa’ya bu sözlerle cevap verdiği günün sabahında başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın, yine soykırım iddialarına dair söylediği sözler manşetlerde. Ne diyor Mahçupyan:
“1915’te Ermenilere yapılanlara soykırım dememek imkansızdır.”
Mahçupyan’ın sözlerine katılıp katılmamak herkesin kendi bileceği bir iştir. “Soykırımı inkar etmek suçtur” diyen Avrupa ülkelerine nasıl tepki gösteriyorsak, Türkiye’de de isteyenin, “soykırım yapılmıştır” demesini saygıyla karşılamamız gerekir.
Zaten konu, Mahçupyan’ın ne düşündüğü değil, Davutoğlu’nun samimiyetsizliği.
Papa’ya gelince “milletime hakaret ettirmem” diyeceksiniz, ama devlet bütçesinden maaşını ödediğini z başdanışmanınız aynı şeyi söyleyince sesiniz çıkmayacak.
Tamam, kimse danışmanlarının bütün fikirlerini paylaşmak zorunda değil. Ama soykırım iddiasını ‘millete hakaret’ olarak niteliyorsanız, bunu yapan kişiyi o görevde tutamazsınız. Gerekli cevabı verip, yollarınızı ayırırsınız.
Ama susuyorsanız ve burada, dediğiniz gibi ‘millete hakaret’ yoksa, o zaman da Papa’ya da had bildirmeye kalkışmayın. Tutarlı olun.
Amacım ne Mahçupyan’ı işinden kovdurtmak, ne de Papa’yı savunmak, ama lütfen siz de aklımızla daha fazla alay etmeyin, ayıp oluyor!